Vahşi üçlü

Yakın tarihin en iyi sürücü otomobillerinden bazılarını bir araya getirdik ve üzerlerine önemli bir not bıraktık: Dikkatli taşıyınız! Andrew Frankel üç unutulmaz klasiği kullanıyor.

En son bir otomobille güzel güzel gazladıktan sonra, aracı park edip metalin soğuma sesini dinlerken yaşadığınız keyfi beyninizde tekrar tekrar ne zaman çevirdiniz? Garajınızda çok özel bir otomobil yoksa, bu tecrübeyi yakın bir zamanda yaşamadığınız garanti gibi bir şey. Peki ama ne oldu? İlk olarak dış faktörlerden bahsetmeli. Bunlar çevresel, sosyal veya coğrafi temellere dayanabilir. Sanılanın aksine ölümlere sebep olan ve sosyal yaşamı olumsuz etkileyen şey sürat değil, trafikte apaçilik yapmaktır. Sürüş keyfi için uygun yollarda sürat yapan insanların kendilerine veya çevreye zarar vermişliği yok denecek kadar azdır diye düşünüyorum. İkincisi ise şehirlerin kalabalıklaşması ve genişlemesi. Artık eski günlerdeki gibi kısa süren yolculuklar yapmıyoruz ki yaptığımız uzun yolculuklarda yanımızda çoğu zaman birileri oluyor.

LUC_2666

Dolayısıyla konfor ihtiyacı belirgin hale gelmeye başladı. Bir başka sebep de artık sürüş yapmak için özel yollara gidiyor olsak bile altımızdaki modern otomobilden bir türlü beklediğimiz heyecanı bulamıyor olmamız. Sanki bir şeyler uçup gitmiş gibi… Daha hızlı, daha yetenekli ve daha teknolojik makineler kullandığımız halde sorun nedir? Bu noktada ‘heyecan faktörü’ veya ‘keyif’ gibi ifadelerin arkasına sığınmak kolaydır fakat ben böyle yapmayacağım çünkü sorunun başka bir sebeple alakalı olduğunu düşünüyorum. Her şeyden önce, modern otomobiller eğlenceliler. Hatta çok çok eğlenceliler. Bizim aradığımız fakat bulamadığımız şey eğlence değil, sürüş sürecini kolaylaştırmayan otomobiller. Hatırlayın, bir zamanlar direksiyon ve sürücü arasında hiçbir şey olmazdı ve otomobilin akıcılığı sürücünün yeteneklerine göre belirlenirdi. Bir diğer deyişle, sürücü olarak altınızdaki makineyi anlamak ve uygun biçimde idare etmek gibi bir göreviniz vardı ki modern araçlarda böyle bir durum yoktur. Son olarak bir konudan daha söz etmek isterim. Eski otomobillerde karakter analizi yaptığımız zamanlardan kalma bir konudan…

LUC_2874

Artık bizimle aynı safta yer alan modern araçlar kullanıyoruz fakat eskiden böyle bir şey yoktu. Hata yaptığınız anda kendinizi güzel bir ağaca yapışmış halde bulma riskiniz bir hayli yüksekti ki işin çekiciliği tam olarak burada gizliydi. O otomobilleri sakinleştirmek mümkün değildi. Yetenekliyseniz bu canavarları kontrol ettiğinize sevinir ve keyfinize bakardınız. İşte bugün üç nefis klasiği aynen bu şekilde kullanmak istiyorum. Çılgın üçlümüzün en yaşlı üyesi Ford Sierra RS Cosworth. Sapphire veya 4×4 olanlardan değil, direkt olarak Grup A döneminde homologasyon spesyali olarak üretilen Sierra’dan söz ediyoruz. Tanıtımından bu yana 30 yıl geçti ve ben bunlardan birini kullanmayalı çok uzun zaman oldu. Sahi bu kadar özel karakterli ve dört kapılı bir aile hatchback’ini en son ne zaman gördük? 8.0:1’lik sıkıştırma oranıyla çalışan güç ünitesi Garrett turbo beslemenin 2.0 litrelik hacimden 205 bg çıkarmasına yetecek kadar ciğerli.

LUC_3235

Turbo gecikmesi o kadar ciddi seviyede ki, gaz pedalına bastıktan sonra, vakti zamanında bu otomobildeki karakteri atmosferik motorlu sporculardan ayırmanın zor olduğunu yazan meslektaşlarımı anacak kadar zamanım oldu. Bu arada evet, eskiden böyle şeyler yazılmış!Ne var ki motoru ısıtıp kıvrımlı dağ rotası boyunca hızlanmaya başladığınızda bu otomobilin aradan geçen onca yıla rağmen kuru ve düzgün bir zeminde eğlenmek için inanılmaz derecede verimli olduğunu fark ediyorsunuz. 205 tabanındaki lastikler tahmin edeceğinizden çok daha fazla tutunma üretiyor çünkü otomobilin sertleştirilen süspansiyonları gövdeye lastik takozlarla değil, esnemeyen materyallerle montajlanmış. Bu yüzden Sierra’daki tutunma karakterinin yol otomobilinden ziyade, Grup A yarış otomobiline daha yakın olduğunu söylemek mümkün. Sakın ama sakın bu şeyi hafife almayın çünkü yağmur taneleri zeminle buluşmaya başladığı anda vbambaşka bir hayvan ortaya çıkıyor.

LUC_2491

Kurudaki temel karakteristik detaylar halen yaşıyor fakat ıslak zemin bu detayların ön plana çıkmasını kolaylaştırıyor. Taş gibi süspansiyonların, sert ve hızlı bir direksiyon sisteminin ve ciddi miktarda turbo gecikmesinin bir araya geldiğini düşünün… Bu kombinasyon çoğu zaman kuru zeminde bile Dunlop D40 lastiklerin tutunmaktan vazgeçmesi için yeter de artar ki ıslakta olacakları siz düşünün. Hızlı gitmekte ısrarcı olursanız ani ve bol turlu kontralar ortaya çıkmaya başlıyor ve otomobil her haliyle sizi yolun dışına fırlatmak istediğini söylüyor. Bugün lastiklerimiz yeni olduğu için ıslakta sorun yaşamadık fakat bu şeyin pırıl pırıl bir yaz gününün ısıttığı asfalt üzerinde neye benzeyeceğini halen kimsecikler bilmiyor. Peugeot 205 GTi’ın olayı biraz daha farklı. Hayır, tabii ki hoşgörülü değil. Hatta Sierra’dan bile daha agresif çünkü 205’e ters türs davranırsanız, ne tür bir zeminde olursanız olun kendinizi yol dışında bulmaya hazır olun deriz. Peugeot’nun gelmiş geçmiş en başarılı hatchback’i ile her yolculuğunuz bir hatıraya dönüşecektir. Bu otomobili yavaş kullanmanız da mümkün fakat buna hiç gerek yok.

LUC_2511

Şöyle düşünün: Güzellikle ilgili hiçbir kusuru olmayan evcil bir aslan besliyorsunuz ve bu aslan sürekli ama sürekli olarak oyun oynamak istiyor. Dahası, her oyunda pençelerini sırtınıza geçirmek için can atmak gibi pis bir huyu var. Sizin göreviniz onunla oyun oynamak fakat aynı zamanda sivri tırnaklarını sırtınızdan uzak tutmasını sağlamak. Günümüzde benim gibi ihtiyarların sürekli olarak başarılı gaz tepkileri sunan atmosferik sporcuları özleyip durduğuna şahit olursunuz ki 205’i kullanırken bunda ne kadar haklı olduğumu bir kez daha anlayın. Düşünsenize, otomobili sadece direksiyonla değil, sağ ayağınızla yönlendirmek gibi bir şansınız da var… Fakat öyle ya da böyle, birileri gaz pedalı hassas olan ve virajlarda gaz pedalını 205 kadar etkin kılabilen bir araç geliştirene kadar epey zaman geçeceğine eminim. Belki de böyle bir şey bir daha hiç olmayacak, kim bilir… 1984 ve 1985 yıllarında üretilen ilk seri 205 GTi’lar gaz tepkisi konusunda otomobilin en başarılı olduğu dönemi temsil etti. Bunu biliyorum çünkü onlardan birine sahip olmuştum. O otomobil bana çok şey öğretmişti. Özellikle de en sevdiğim yolda attığım sayısız spinden sonra… Kural basit: Sabit yarıçaplı bir viraj (ben genelde döner kavşakları kullanırdım) bulun ve gaz pedalının otomobili nasıl yönlendirdiğini net olarak hissedene dek dönün de dönün…

LUC_3353

Bu sayede virajlarda gaz ve direksiyon konsantrasyonunu verimli biçimde ayarlamayı öğreneceksiniz. Hatta bazı zamanlarda direksiyonu bir santimetre dahi çevirmeden aracı yönlendirdiğinizi fark edeceksiniz… Günümüz standartlarının gerektirdiği pencereden bakarsak, 205 GTi’ın vahşi olduğu sonucuna varıyoruz. Bunun bir sebebi Peugeot mühendislerinin karakter yapılanması sırasında büyük oranda süspansiyonlardan yardım alması. Diğer sebebi ise o dönemki lastiklerin modern lastiklerden çok daha farklı bir tutunma (daha doğrusu tutunmayı bırakma) karakterine sahip olması. Öyle ya da böyle, iyi durumdaki bir 205 GTi ile günümüzde bile büyük heyecanlar yaşanabilir. Bu arada GTi’ın ısırgan olduğunu yeniden hatırlatalım. Bunun sebeplerini illa ki duymak istiyorsanız buyurun: Bir fincan kahve ile aynı ağırlıktaki gövde, dünyanın en iyi önden çekişli otomobil şanzımanı ve fazlasıyla güçlü ve torklu bir motor… Pistte bile güçsüz bir motorla telafi edilemeyecek kayma açıları buldum ki buradaki güçlü motorun gücünü ortaya çıkarmakta tereddüt ederseniz sonuç yine ‘malum’ olacaktır. Uzun lafın kısası çekimser olmayın, korkmayın ve oyuncak gibi görünen ciddi bir sürüş makinesiyle dans etmeyi öğrenin.

LUC_2530

Tabii ciddi dediysek, NSX kadar ciddi değil… Vakti zamanında otomobil için yazılan sürüş notları arasında tutarsızlıklar vardı. Yine de Honda’nın o dönem basının lanetinden korunma konusunda Peugeot ve Ford’a göre daha başarılı bir iş çıkardığını düşünüyorum. NSX’in uzlaşmaz ve nazik bir otomobil olduğu söylenirdi ki bu yorumun kısmen doğru olduğu bir gerçek. En az buradaki kadar kusursuz bir NSX’le yıllar önce çekim yapmıştım. Son seri, manuel şanzıman ve 3.2 litre… Direksiyondaki genç ve yetenekli yol testçisi kendisini ve otomobili kanıtlamak için kameralara oynarken yoldan öyle bir çıktı ki, aracı tarladan çıkarmak için çiftçilerden yardım aldık. Burada vahşiliğin başka bir boyutuna geçiyorsunuz. Ford ve Peugeot ile yola koyulduğunuzda bu otomobillerden verim alabileceğinizi düşünüyorsunuz. Honda ise ilk anda kusursuz hissettiriyor ve ödülünüzü vermekten çekinmiyor. İstediğiniz kadar hızlı giderken keskin direksiyon sisteminin de yardımıyla günümüzde bile ciddi sayılabilecek bir performansı idare edebilirsiniz. Ne var ki, az önce bahsettiğim meslektaşımın başına gelenleri yaşamak istemiyorsanız gaz pedalına saygılı davranın ve işler kötü gittiğinde sıkı tutunmayı ihmal etmeyin. Ben bu durumu sonuna kadar destekliyorum çünkü ciddi bir sürüş makinesinin ilk anda stabilite kontrolünü kapatmaktan çekinmenizi sağlaması gerekir diye düşünüyorum. NSX işte aynen böyle bir otomobil. Ya dünyanın en iyi yönetmenisiniz, ya da sinemadaki seyirci… Şayet aksiyonun merkezinde yer almak istiyorsanız cesaret hapınızı hazır tutun ve bileklerinizi güçlendirin. İşte bu tarz özel durumlarından dolayı buradaki üçlü gibi efsanelerin yeri hiçbir zaman doldurulamayacak.

FOTOĞRAFLAR:LUC LACEY

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir