Kompakt sınıftaki en nev-i şahsına münhasır otomobillerden biri olan Volvo V40, 2012 yılında EuroNCAP’in “Sınıfının en güvenli otomobili” açıklamasıyla birlikte hayatımıza sağlam bir giriş yapmıştı. 2016 yılında yaşlandığı düşünülen V40 estetik operasyona sokuldu ve dişli rakipleri karşısında “façayı düzelterek” sahneye geri döndü.
V40, 152 beygir gücündeki 1.5 litrelik yeni T3 motoru da yenilenme operasyonuyla hanesine ekledi. Daha verimli, daha çevreci ve daha tutumlu çalışan T3 ünite, V40’ta 6 ileri Geartronic şanzıman ile birlikte görev alıyor. Hali hazırda yeterli düzeyde gaz tepkisi sunmayı başaran motor, 1700 d/dak itibariyle kullanıma giren 250 Nm tork sayesinde otomobili sorunsuzca hızlandırmayı başarıyor.
Hızlandırma istekleri karşısında mantıklı davranmaya çalışan şanzıman, kendisinden çok fazla şey beklemediğiniz sürece üzerine düşen görevi layıkıyla yapıyor. Fakat R-Design donanımın verdiği gazla biraz eğlenmek istediğinizde ve şanzımana manuel müdahelelerde bulunduğunuzda memnuniyetsizliğini fazlasıyla hissettiriyor. Bu motor-şanzıman ikilisinin kendi başına kontrolü elinde tutmak istedikleri bir gerçek. İşlerine çok fazla karışmamakta ve hünerlerini göstermelerine izin vermekte fayda var.
17inçlik jantlarla huzursuz bir şekilde ilerlemenize neden olan V40, virajlarda R-Design ayarlı süspansiyonların ve büyük ebatlı jantların ne işe yaradığını size gösteriyor. Tutunma konusunda ortalamanın üzerinde bir karakter sergileyen V40, sınırın aşıldığı durumlarda önden kayma eğilimi gösteriyor. Direksiyon sistemi ise bu karakterle uyum içinde çalışıyor.
En iddialı kostümü R-Design içinde fazlasıyla hırçın ve agresif görünen V40, sürüşüyle kalp atışlarını hızlandırmasa da tasarım detaylarıyla bu işi kotarıyor. Standart bir V40 ile kıyaslandığında; daha dinamik ön ve arka tampon tasarımları, mat krom detaylar, bagaj üstü spoyleri ve 17inçlik jantlar ile kendini gösteren R-Design tasarımı otomobilin kokpitini de etkisi altına alıyor.
Kapı eşiklerindeki “R-Design” logolarıyla sürücüsünü karşılayan V40, koyu renk tavan döşemesi ve nubuk/deri koltuklarıyla sizi merkezine yerleştiriyor. Başarılı ergonomisiyle “bucket seat” ön izlenimi oluşturan koltuklar, G kuvveti karşısında sizi yerinizde tutmak için elinden geleni yapıyor. Fakat tüm bu karanlık kokpit tasarımı V40’ın klostrofobik bir kabinle anılmasına sebep oluyor. Arka bölümdeki yaşam alanının geliştirilmeye ihtiyacı var ve bunu önümüzdeki nesilde görmeyi umuyoruz.
0 comments