İlk sürüş: DS3 ve DS3 Cabrio

6 sene önce “anti retro” mottosuyla karşımıza çıkan DS3, artık alt marka DS’in ürün gamı altında satışa sunulacak. Tekrar elden geçirilen 3, küçük premium modelleri gözüne kestiriyor.

 

Eski bir otomobili karakteristik yanlarını alıp, modernize edip tekrar pazara sunmak oldukça riskli bir iştir. Bu adımı atan üreticilerden biri de MINI oldu ve beklentilerin çok üzerinde bir başarıya imza attı. Aynı hareketi doksanlı yılların sonlarında Volkswagen de New Beetle ile yapmış olsa da, aynı başarıyı yakalayamadı. MINI’nin edindiği bu başarılı Fiat’ı tekrar 500’ü üretmeye, VW’yi de tekrar Beetle’ı sahneye çıkarmaya itti. 2008 yılı sonrasında ilginç bir şekilde patlama yapan ve sürekli ileriye doğru giden “retro” akımı da bu otomobillerin başarısını perçinliyordu. Aslında DS’in ortaya çıkışı da çok farklı değil. DS markası köklü bir geçmişe sahip ve DS3 tasarımı dışında geri kalan her şeyiyle rakiplerine benzer bir felsefeyle dünyaya geldi. Kişiselleştirme seçenekleri ve yeterince zengin motor gamıyla iyi bir otomobil olan DS3, 2014’te makyajlanmıştı. Tabii bu 6 yıllık süreçte DS3 sessiz sedasız birçok donanıma kavuştu, bazı motor seçenekleri değişti. Şimdiyse Citroen logosunun yerini DS logosu aldı ve bu sırada tekrar ufak tefek dokunuşlara yer verildi. DS’in 3 modeli, ailenin en küçük üyesinin yüz ifadesi ağabeyleri 4 ve 5’e benzetilmiş; farları, radyatör ızgarası, tamponları ve stopları elden geçirilen otomobil, 78 farklı gövde rengi kombinasyonuyla satın alınabiliyor.

_NZW0279

Göze gerçekten hoş gelen bu gövde renklerinin yanı sıra 15 farklı jant seçeneğiyle de kişiselleştirilebiliyor; bunun yanı sıra arka camlardaki ve kokpit üzerindeki çıkartmalar da minik detaylar. LED-Xenon melezi farlar ve LED gündüz farları sayesinde modern görünüme sahip olan otomobilin Cabrio versiyonu da alımlı bir görünüme sahip. Arka bagaj kapağına kadar açılabilen kanvas tavan, 120 km/s hıza kadar açılma işlemini gerçekleştirebiliyor. DS 3’ün iç mekanında da ufak tefek yeniliklere yer verilmiş. Yeni döşeme seçenekleri, yeni kaplamalarla daha taze görünüme sahip otomobilde, opsiyonel olarak gerçek deriden üretilen döşeme seçeneğinin sunulması da ilginç bir ayrıntı. Kokpit temel anlamda eskisiyle aynı olsa da birçok PSA ürününden tanıdığımız 7 inçlik dokunmatik ekran, iç mekanı gençleştirme anlamında yegane unsur. Önde ve arkada uzun boylular için dahi yeteri kadar geniş bir yaşam alanı sunan otomobilin görüş açıları da oldukça iyi durumda. Parfüm sistemi sayesinde iç mekana bol bol meyve kokuları yayılması da hoş detaylardan. İç mekanda kullanılan malzemelerin kalitesiyse ortalama; arka bölümde, kapı içlerinde ve kokpitin alt bölümünde kullanılan plastik malzemeler sert ve keyif kaçırıcı bir görüntüye sahip olduklarını belirtmeliyim. Fransa’da Nice ile Saint Tropez arasında 300 km’ye yakın bir rotada otomobilin 2 farklı versiyonunu kullanma şansı yakaladım. 1,2 litrelik turbo beslemeli benzinli motor, 110 bg gücü, 6 ileri vitesli tam otomatik EAT6 şanzımanla ön aksa aktarıyordu. Vites geçişleri başarılıyken motor da yeterli bir performansa sahipti.

CL 16.022.039

Cabrio versiyonunda tente açıkken şiddetli rüzgarla baş başa kalmak zorunda kalsanız da düşük hızlarda keyif vericiydi. En güçlü versiyon DS 3 Performance’ı ise, bol virajlı dağ yollarında deneyimledim. 1,6 litrelik turbo beslemeli benzinli motor, 208 GTI’dan tanıdık ve 208 bg güç ile 300 Nm torku 6 ileri manuel şanzımanla ön aksa aktarıyor. Standart modellerden 15 mm daha alçak olan otomobil, önde 26 mm arkadaysa 14 mm daha fazla iz genişliğine sahip. Torsen mekanik kilitli diferansiyelle de satın alınabilen bu modelin performansı gayet yerinde; manuel şanzımanın yolları kısa ve tok hissettiriyor. Tatminkar bir performansa sahip olsa da bu otomobil ateşli bir GTI gibi hissettirmiyor; uzun oranlı şanzıman ve geri bildirim seviyesi düşük direksiyon sisteminin bunda katkısı büyüktü. Aradan geçen 6 yılın ardından artık yaşlılık sinyalleri verse de DS 3 iyi revize edilmiş şık bir otomobil; boyutlarına göre geniş bir iç mekan vaat etmesi ve taze motor seçenekleriyle kendisi iyi bir alternatif olmak için Türkiye’ye Haziran ayında geliyor.

KEREM TOKMAK/SAINT-TROPEZ

 

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir