Elektrik destekli Toyota’ların arasındaki en tarz isim C-HR, Japon otomobillerinde görmeye alışık olmadığımız detaylarıyla tabuları yıkmaya çalışıyor.
Babacım sen de alsana, bize hibrit bir araba, ama sakın karıştırma, hibrit eşittir Toyota…’’ Merak etmeyin şu anda bir reklam sayfasına bakmıyorsunuz; bu sayfada okuyacağınız sürüş izlenimi bugüne kadar Autocar’da okuduklarınız farklı olmayacak. Toyota’nın hazırladığı reklam filmindeki sözleri tekrar etmek istedim çünkü önemli bir gerçekle karşı karşıyayız; hibrit = Toyota.
‘Hibrit otomobil’ dedikten sonra aklımıza herhangi bir Toyota modeli geliyorsa sebebi Japonların bu konudaki ‘gerçek’ başarısı. Trafikte seyrederken karşılaştığım hibrit otomobillerin büyük bir çoğunluğu Toyota ise ve o marka ürün gamındaki modellerin çoğunda hibrit versiyonu da satışa sunuyorsa alkışı hak ediyordur.
C-HR Hybrid de bence o modellerin en önemlilerinden birisi. Konsepti ilk kez ortaya çıktığında Toyota gibi görece ‘sıradan’ görünen otomobiller üreten bir markanın bu kadar fütüristik bir çizimi üretim modeline yansıtamayacağı düşünülmüştü. Fakat Japonlar yapacağını yaptı; C-HR, konsept modelin çizgilerini yola indirdi.
Görüntüsüyle yarışa 1-0 önde başlayan CH-R, sanki bilim-kurgu filmlerinden fırlamış gibi. Alışık olmadığımız türden şekilleriyle uzun uzun inceleme ihtiyacı hissettiğiniz aydınlatma grubu organları veya tuhaf kapı kolu eninde sonunda size kendini sevdiriyor ve sonunda kendinizi ‘’çok güzel değil mi ya?’’ diye başkalarına sorular sorarken bulabiliyorsunuz.
Tabi bir de kokpit var. Dürüst olacağım; hiç bu kadar iyi bir Toyota kokpiti görmemiştim. Bilgi-eğlence ekranını da içine alan mavi bir çizgi tüm kokpiti baştan sona dolanıyor. Orta bölümde sürücüye dönük kontrol kumandaları ve yüksek orta konsol otomobile bindiğiniz andan itibaren sizi merkeze oturtuyor. Üst kısımlarda kullanılan deri, parlak siyah trim parçaları ve kaliteli plastikler küçük çaplı bir şaşkınlık yaratıyor. Tüm bu detaylar Toyota modellerinde görmeye alışık olduğumuz şeyler değil. Fakat yine de alt kısımlarda karşılaştığınız sert plastikler yok değil. Tabi bir de performansıyla tüm bu teknolojiye gölge düşüren multimedya sistemi var.
1.8 litrelik benzinli motorla kombine edilen 53 Kw gücündeki elektrik motorunu ve 6.5 amperlik nikel-metal hibrit aküleri kullanan C-HR, toplam 122 beygir güce sahip. 1535 kilogramlık gövdeyi hareket ettirmekte zorlanmayan ikili, yüksek hızlarda ne yazık ki nefessiz kalıyor. Fakat 80-90 km/s hızlara kadar elektrik motorunun sunduğu ekstra güçle elde edilen ani ara hızlanmalar beklenmedik kadar iyi.
Elektrik ve benzin güçleri arasında yapılan geçişleri ise farktmek oldukça zor. Titreşim ve ses olmadan hızlıca değişen güç kaynağı, gaza haddinden fazla basmadığınız sürece elektrik gücünü kullanmayı tercih ediyor. Tabi aküleriniz izin verdiği ölçüde…
Sıkışık trafiğe girdiğinizde tam dolu akülerle ilk 10 dakika hiç benzin sarfiyatında bulunmadan ilerleyebilseniz de bataryanız tükendiğinde fosil yakıta geçiş yapmak durumunda kalıyorsunuz. Daha büyük bir akü gücü anlaşılan C-HR’nin en büyük ihtiyaçlarından.
Elektrik kullanımını da gözeterek yapılan ekonomik sürüşlerde kolaylıkla 4.5-5 lt/100km’lik yakıt tüketimleri elde edilebiliyor. Tam performanslı sürüşler yapmak ise zaten E-CVT şanzıman yüzünden içinizden gelmiyor. Ola ki denediniz; C-HR önden kaymaya meyilli yapısıyla ve hissiz direksiyonuyla sizi kontrollü ilerlemeye itiyor. Ne de olsa C-HR’ın olayı bu değil.
Kabininde ebatlarına göre yeterli alan sunan C-HR, klostrofobik arka bölümü dışında donanımıyla ve teknolojisiyle fiyatının hakkını veriyor. Tabi ÖTV teşvikinin yardımıyla.
0 comments