Test Mercedes Benz SLC 180 AMG

Stuttgartlı üreticinin küçük roadster modeli artık SLK yerine SLC adıyla anılıyor. Ufak tefek değişimler dışında otomobil artık 1,6 litrelik yeni giriş seviyesi motora da kavuştu.

Doksanlı yılların ortaları premium markalar için model çeşitliliğini artırma zamanı anlamına geliyordu ve yavaş yavaş iri kıyım modellerin küçük alternatifleri ortaya çıkmaya başladı. SLK da SL’nin sıkıştırılmış seçkinlik vaat eden kardeşi olarak tam 20 yıl önce dünyaya gelmişti ve direkt olarak BMW Z3’ü gözüne kestiriyordu.

Arkamızda bıraktığımız 20 yılın sonunda Mercede-Benz SLK 3 nesil değiştirdi ve son nesli ömrünün sonlarına doğru yaklaşırken ismi SLC olarak değiştirildi. Bu arada otomobilin mizacı ufak tefek dokunuşlarla farklı bir hale büründü. Farlar, radyatör ızgarası ve tampon değiştirildi ve sert burun yapısı yumuşatılarak büyük ağabey Mercede-BenzAMG GT’ye benzer bir burun yapısı kazandırıldı. Jantları daha modern hale gelen SLC’nin arka tamponunda da artık hava çıkışları bulunuyor. Bu arada stop grubunun da desenleri değiştirilerek geceleri biraz daha alımlı görünmesi sağlanmış.

Mercede-Benz SLK’nin SLC’ye evrilme süreci karoserde bu şekilde, iç mekanda da yaşlılık sinyali veren bazı parçalar güncellenmiş. Direksiyon simidi yeni C modellerinden tanıdık olanla değiştirilirken, ortadaki medya ekranının da genişliği artırılmış ve çözünürlüğü yükseltilmiş. 9 ileri vitesle gelen yeni minik vites topuzuysa yerini koruyor. Deri ve alüminyum malzemelerin yenilendiği de görülürken, malzemelerin kalite seviyesi eskisi gibi yüksek. Fakat rakipleri karşısında özellikle iç mekan otomobilin yaşını iyice belli eder hale gelmiş durumda.

Bunların yanı sıra Acil Durum Fren Destek Sistemi Mercede-Benz SLC’de artık standart olarak sunuluyor ve olası kaza durumlarına karşı otomatik fren yapma kabiliyeti kazandırıyor. Ayrıca akıllı LED farlar da opsiyonel olarak satın alınabiliyor. Elektrikli açılıp kapanabilen metal tenteyse artık 40 km/s hıza kadar açılmaya imkan tanıyor. Tavanda bulunan cam bölüm ilk nesil Mercede-Benz SLK’dan beri gelen gelenekle güneşe karşı duyarlı ve otomatik olarak kararabiliyor. Yine de bir perdeye sahip olmayışı bol güneşli günlerde iç mekanın ısınmasına engel değil. SLC’de satın alınabilen, koltuklardaki ense ısıtma sistemi donanımı da aynı şekilde sunulmaya devam ediyor.

 

Minik yıldız bize giriş seviyesi fiyat seviyesini düşük vergi dilimi sebebiyle ciddi manada aşağı çekiyor (fakat opsiyonlarla da aynı hızda fiyat yükseliyor). Yıllardır birçok Mercedes modelinden tanıdığımız turbo beslemeli benzinli motor, 1595 cc hacminde, 5300 d/ dak’da 156 bg, 1200 ile 4000 d/dak aralığındaysa 250 Nm tork üretiyor. Motor rolanti devrinin hemen üstünde kendine gelse de 9 ileri vitesli otomatik şanzımanın oranları performanstan çok yakıt ekonomisi ve rahatlık için ayarlandığından performansı törpülüyor. Birçok Mercedes modelinde olduğu gibi ilk 3 viteste genellikle çok uyuşuk davranan şanzıman, manuel modda da gecikmeli vites değiştiriyor. Genellikle sakin bir kullanım sunan Mercede-Benz SLC 180’nın ara hızlanmalardaki performansıysa makul olarak nitelendirilebilir. Pek keyif vermeyen kaba motor sesi ani hızlanmalarda yükselirken aynı şekilde tüketim seviyesi de kolaylıkla artıyor ve sakin kullanımda 9 litre/100 km seviyelerindeki tüketim değeri 12 litrelere ulaşıyor.

Mercede-Benz SLC’nin karoseri bir cabrio otomobil için gayet dengeli ve rijit; çok bozuk yollara girmediğiniz sürece parçaların esneme sesleri rahatsız edici boyutta değil. Yüksek hızlarda yapısı gereği rüzgar gürültüsünü iç mekana alan SLC’nin yuvarlanma gürültüsü için sahip olduğu izolasyon seviyesiyse oldukça iyi. Tente açıkken yapılan seyahatlerdeyse bolca rüzgarla maalesef saçlarınızın dağılacağına mani olamayacaksınız.

Özellikle iyi durumdaki yollarda bir roadster için gerçekten yüksek konfor seviyesine sahip olan SLC, ilk tanıtıldığı zamandan bu yana hala aynı hisleri yaşatmaya devam ediyor; rahatlık. Sportiflikten çok rahatlığın ön planda olduğu SLC’nin süspansiyon sistemi, AMG donanımına sahip test otomobiline rağmen yeterince konforlu hissettiriyordu. Direksiyon sistemi direkt çalışarak gereken emri yerine getirse de hissiz yapısıyla pek keyifli değil. Limitlerde doğal olarak arkadan kayma eğilimine giren SLC’nin elektronik melekleriyse biraz pimpirikli bir anne gibi ve erken devreye girmeyi severek otomobili hemen izine döndürüyor.

Uzun lafın kısası, aradan 5 yıl geçmiş olmasına rağmen bu otomobil, prestij ve rahatlığı göreceli uygun fiyatla talep edenler için hala iyi bir alternatif.

YAZI:KEREM TOKMAK

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir