Dördüncü nesil Renault Megane’nin hatchback versiyonu GT Line donanım paketiyle sportif yönünü ortaya çıkarıyor.
Bir otomobil sporları tutkunu olarak; Renault Megane benim için her zaman efsanevi Maxi Kit Car modeliyle kalbimde çok özel bir yeri olan yarış otomobili demekti. Ralli versiyonu benim için ne kadar özel olsa da Renault Megane’ın önceki üç nesil hatchback ve sedan versiyonlarına çok beğeniyle baktığım söylenemezdi. Ta ki yeni dördüncü nesil ile tanışana kadar.
Daha sportif ve köşeli hatlarıyla bir fotoğrafçı olarak çizgilerini çok beğendiğim Megane HB, GT Line donanımından dolayı sportif koltuklarıyla sizi karşılıyor. İlk başta sert yapısından ve yan bel ile sırt desteklerinden dolayı sizi bir yarış otomobiline oturmuş hissi veren bu koltuklar, uzun sureli yolculuklarda size giderek ızdırap verebilecek seviyede.
Oldukça iddialı olan yeni kokpit tasarımında orta konsolda yer alan 8.7 inçlik dokunmatik ekran size geniş bir kullanım boyutu sağlıyor. Bu devasa ekranda otomobilin ambiyans aydınlatma renkleri, sürüş modları değiştirme, direksiyon sertlik ayarı ve multimedya sistemlerini kumanda etme gibi bir çok özellik mevcut.
Megane 4’ün arka koltuklarının dar yapısı uzun boylular için sıkıntı yaratabilecek seviyede. Arka camların görüş açıları da çok fazla değil. 434 litrelik arka bagaj hacmi bu sınıf bir otomobil için gayet yeterli seviyede. 1,6 litre turbo beslemeli 130 bg gücündeki motorun performansı memnun edici seviyede ve oldukça sessiz çalışıyor. 6 ileri çift kavramalı otomatik vitesli şanzımanın geçişleri sessiz. Multi Sense isimli yeni sürüş sisteminde Eco, Sport, Neutral ve kişiselleştirme modu yer alıyor. Bu da size keyif verebilecek her türlü sürüş imkanını sağlıyor.
Sonuç olarak yıllardır Megane modellerine mesafeli duran biriyseniz, yeni otomobil seçimlerinizde bu sınıfta yer alan markaların yanına Renault’u da almanızı öneriyorum. İstediğiniz zaman sportif, istediğiniz zaman da konforlu kullanımda sizin keyif almanızı sağlayan yeni Megane HB, iyi bir alternatif olabilir.
Yazı ve Fotoğraflar: Gürkan Çağlar
0 comments