Orta sınıf SUV’ler içinde binek otomobil özellikleriyle ön plana çıkan GLC’nin bu sefer de dizel motorlu versiyonuyla birlikteyiz.
Stuttgartlı üreticininin SUV tarafındaki serüveni her geçen gün daha hareketli bir hal almaya başladı. Buradaki model çokluğu artık diğer binek modelleri aratmayacak kadar fazla. GLC de bu ailenin en çok başarı bekleyen üyesi diyebiliriz. Bir önceki nesil GLK maskülen tasarımıyla herkese hitap eden bir SUV değildi ve şehirden çok arazi kendi doğal ortamıymış gibi hissettiriyordu. GLC’de ise durum biraz farklı; artık çok daha sivil görünüyor ve lüks cadde kafelerinin önünde pek havalı görünüyor. Buna karşın GLC’nin yaşam alanı ilginç bir şekilde hafif yükseltilmiş bir C Serisi’nden farklı değil.
Oturma pozisyonu alabildiğine aşağıda konumlandırıldığı için içindeyken SUV hissinden eser yok. Önde ve arkada C Serisi’nden diz, baş ve omuz mesafesi anlamında bariz derecede daha geniş olan GLC’nin malzeme kalitesiyse çok yüksek. 505 litrelik bagaj hacmiyse alan genişliği ve kullanışlılık anlamında bir ailenin tüm beklentilerini karşılayacaktır. GLC’nin kokpit tasarımı da az önce bahsettiğim gibi C Serisi’yle olan benzerlikte zirve yapıyor. Test aracımızdaki ahşap görünümlü kaplamalar toz izleri bıraksa da çok şıktı. Gösterge tablosu rahat takip ediliyor, fakat aynı iyi söylemler ortadaki multi medya ekranı için geçerli değil. Dairesel Command kumandasının yanı sıra üzerinde de bir touchpad bulunuyor ve iyi bir alışkanlık süreci gerektiriyor. Havada asılı duran ve biraz ucuz bir etki yaratan ekran üzerindense çok fazla uygulamaya ulaşmayı beklememek en iyisi.
Gelelim otomobilin en can alıcı noktasına; kaput altına. Burada ülkemizin vergilendirme sisteminin kurbanlarından birisi yatıyor. 2143 cc hacmindeki turbo beslemeli dizel motoru birçok Mercedes modelinden de tanıyoruz. 204 bg güç ve 1600 ile 1800 d/dak arasında 500 Nm tork üreten motor, gücü 9 ileri vitesli otomatik şanzımanla dört tekerleğe birden aktarıyor. Motorun alt ve orta devirlerdeki performans hissi 1,8 tonluk ağırlık ve 4MATIC çekiş sistemi sebebiyle diğer Mercedes modellerindeki kadar “mükemmel” değil, akıcı bir hızlanma hissi var fakat ağırlığın sürekli etkisi altında olduğu bariz derecede hissediliyor. 9 ileri vitesli otomatik şanzımansa sıkışık trafikte ilk 3 viteste arada kafa karışıklığı yaşasa da geçişleri konforlu ve asıl amacı da yakıt tüketimini düşürmek. Eco modunda, sakin otoyol kullanımlarında 5,0 litre/100 km değerlerine ulaşılabiliyor fakat şehir içinde bu değer 9,5 litrelere kadar çıkıyor ki bu da cüssesine göre makul bir değer diyebiliriz. GLC’nin sürüş tarzı da bir SUV’den çok otomobile benzetilmek istenmiş.
Ses yalıtımı övgüye değer ve çok yüksek hızlar dışında rüzgar, yuvarlanma ve motor gürültüsü duymak için çok hassas kulaklara sahip olmanız gerekiyor. Test otomobilimizdeki AMG donanm paketiyle gelen jantlar ve sıkı süspansiyon sistemiyse İstanbul gibi bozuk yollara sahip şehirlerde huzuru kaçırabilir. Ön aks sürekli olarak darbelerden etkileniyor ve sönümlemede zorlanıyor. Bu sebeple direksiyon sistemi de direkt olarak payını alıyor ve çok bozuk yollarda direkt olarak elinizde hepsini hissediyorsunuz. His demişken; bunun dışında bir geri bildirim almak zor; yumuşak karakterli sistem tamamen konfora odaklanmış. Neyse ki direkt yapısıyla ve şehir içinde park manevralarını kolaylaştıran değişken tur yapısıyla mutlu ediyor. Dört tekerlekten çekiş sisteminde herhangi bir arazi fonksiyonu bulunmayan otomobilin zaten yaklaşma ve uzaklaşma açıları da ancak hafif arazi şartlarıyla uyum sağlayabilir. Sürüş esnasında kocaman gövdeyi başarılı bir şekilde tutan sistem, çok zorlandığında otomobilin arkadan kaymasına bir müddet izin verse de ESP işini iyi bir şekilde yaparak sürüş güvenliğine katkı sağlıyor. GLC, sakin kullanım tarzını benimseyen ve konforlu bir SUV isteyenler için iyi bir tercih olabilir. Fakat dizel motorlu versiyonun el yakan fiyat seviyesi, benzinli versiyonu daha mantıklı kılıyor.
YAZI: KEREM TOKMAK
FOTOĞRAF: GÜRKAN ÇAĞLAR
0 comments