Sürüş İzlenimi: Jaguar F-Type S

Dış tasarımıyla ilgili bir yanlış yok. Peki Bond kızlarını çatlatacak kadar güzel olan F-Type S Coupe, görünümünden beklenen heyecan verici sürüş deneyimini yaşatabiliyor mu?

_SY_1672

Hemen her otomobil markasının geçmişiyle birlikte şekillenmiş bir algısı, bir ‘vitrini’ vardır. BMW’yi ele alalım: Günümüzün 3 Serisi’nde sürüş yaparken, bu otomobilin en kuvvetli kartı olan dinamizmin bir zamanlar Nürburgring virajlarını ateşe veren E30 yarış otomobilleri sayesinde bu noktaya ulaşabildiğini bilirsiniz. Dahası, filmi biraz daha geriye sardığınızda 3.0 CSL’nin kulakları yırtan egzoz sesine kadar ulaşmanız mümkündür.Aynı durumu Aston Martin için irdeleyelim: Modern Aston’lardaki karizmanın Goldfinger filminde DB5’ine yaslanmış Sean Connery’den beslenmediğini iddia edebilir misiniz? Hayır. Konu İngilizlerden açılmışken, hemen Bentley’e dönelim: Çift soyadlı soylular, balaklavanın kapatmadığı yerleri simsiyah olmuş yüzler ve yeşil. Bu arada yeşil değil, İngiliz Yarış Yeşili. Bazı durumlarda tablo yukarıdaki örneklerde olduğu gibi işlemez ve geçmişlerinin tamamından veya bir bölümünden kurtulmak isteyen firmalara rastlarız. Örneklerden devam edelim: Çocukluğunuzdaki Hyundai imgesiyle, şu anki Hyundai örtüşüyor mu? Koreli firmanın son yıllarda geçmişe mazi diyerek pırıl pırıl bir başlangıçla yeniden yapılandığını biliyoruz. Peki ya geçmişinin bir bölümünden kurtulmak isteyen bir firma var mıdır? Bu noktada konumuzu olması gereken yere çevirip Jaguar’la devam edebiliriz. Jaguar dendiğinde firmanın 1988’deki Le Mans galibiyetini yahut 2000’li yılların başında geri döndüğü Formula 1’deki talihsiz sezonunu hatırlayan birileri var mı? Sanmıyorum. Zira zihnimizdeki Jaguar imgesi bizleri tek bir yere ulaştırır: E-Type. Hiç tartışmasız, Jaguar tarihinin en efsane modelidir E-Type. Bu otomobil sportif miydi? Elbette!

_SY_1798

Peki ya safkan bir sporcu muydu? Hmm, sanmıyorum. Zira E-Type yarış pistlerine yakıştığından çok, Güney Fransa kıyılarının zarafetine yakışıyordu. _SY_1688
İşte Jaguar hikayenin tam olarak bu kısmını değiştirmek ve zihnimizdeki sürücünün elindeki cin toniği alıp yerine ismini hepimizin çok bildiği enerji içeceğini koymak istiyor. Sürüş rotası mı? Kıyılardan uzaklaşıp derhal piste gidelim lütfen! Direksiyonun başına geçmeden evvel, gelin F-Type’ın güzelliğini şöyle bir süzelim. Uzun kaputa, burundan kıça kadar uzanan akıcı hatlara ve popoya dikkat. Sahiden, çamurluk tasarlama sanatında Ian Callum kadar başarılı başka bir tasarımcı var mı acaba? F-Type o kadar güzel görünüyor ki, salonunuza bir tanesini koyup karşısında saatlerce oturabilirsiniz. Kaputun üzerindeki parlak siyah vurgular, jantlardaki karbon süslemeler ve arka tamponun ortasından uzanan egzoz çıkışları ise dış tasarımın dikkate değer detayları olarak ön plana çıkıyor.

Gövdeden dışarı doğru açılan ilginç kapı kolunu çekip kabine geçtiğinizde oldukça alçak ve çevreleyici bir oturma pozisyonu buluyorsunuz. İç mekan bahsinde sizlere plastik kalitesinden yahut multimedya sisteminin kullanışlılığından söz etmek gibi bir niyetim yok zira 380 bg gücündeki bu canavarın bahse değer çok daha önemli detayları mevcut. Örneğin bronz vurgulu çalıştırma butonu ve vites kulakçıkları gibi… Spor koltukların yanal destekleri çok yeterli olsa da, düzgün bir sürüş pozisyonu bulmak için biraz zaman harcamanız gerekiyor. Oldukça büyük bir cam alana sahip olan sunroof kabinin ferahlığını kayda değer biçimde artırıyor ki uzun seyahatler yapmak gibi bir niyetiniz varsa, bu detayı atlamamanızı öneririm.

Ara konsoldaki bronz çalıştırma butonuna bastığınız anda süperşarjlı güç ünitesinin altı silindiri birden canlanarak 380 bg gücü bir an evvel lastikleri dumana dönüştürmek üzere kullanmak için sabırsızlanmaya başlıyor. Evet, F-Type’la sürüş yaparken 380 beygirin tamamını bir bir hissedebiliyorsunuz. Kalkışlarda ayağınızı gaz pedalında tutmakta ısrar ederseniz 6600 d/d’ye kadar yaralı bir su aygırı gibi homurdayan ve 80 km/s hızı görene kadar patinaja kalan bir vahşi kedi bulacaksınız. F-Type’ın tarzı kesinlikle altmışlı yılların rock klasiklerini anımsatıyor: Serseri, hareketli ve eğlenceli.

_SY_1800

Şehirdeki herkesin size bakması hoşunuza gidiyor biliyorum fakat bu canavarın virajlarda neler yapacağını
merak ediyorsanız, insanlardan uzaktaki güzel dağ yollarına ihtiyacınız olacak. Sonbahar yapraklarıyla bezenmiş virajlı Ağva yolları, otomobilin turuncu gövdesiyle harika bir uyum teşkil ediyor. Sağa çekin ve sürüşe başlamadan evvel tanrının Instagram hesabından repost edilmiş gibi duran bu manzaranın tadını çıkarın.Sürücü kapısını içeriden bir kez daha çektikten sonra kombine virajlardan oluşan sürüş rotamda ilerlemeye başlıyorum. Jaguar, coupe gövdeli F-Type’un üstsüz modele kıyasla %80 oranında daha rijit olduğunu söylemişti ki otomobilin gövdesindeki mukavemeti zemindeki her bir eğim değişiminde rahatlıkla hissedebiliyorsunuz. Direksiyon konusunda elektrik desteği modasına uyulmadığı halde, çapı biraz fazla büyük kalan hidrolik destekli sistemden bir türlü beklediğim hissiyatı bulamadığımı belirtmem gerek. Evet, F-Type’un burnu her türlü viraja keskin biçimde ve hevesle yönelse de, viraj içerisinde direksiyondan avuç içlerinize yoğun bir hissiyat akışı olduğunu söylemek zor.

_SY_1789

Bu tarz sportif sürüşlerde otomobili Dynamic sürüş moduna alıp, şanzımanı manuel kullanmanızı önerebilirim zira akıllı şanzıman yazılımı sayesinde düzlüklerde ikinci vitese düşmek için yeterince yavaşlamamış olsanız dahi, sistem talebinizi kaydediyor ve mümkün olan ilk fırsatta istediğiniz vitesi hizmetinize sunuyor. Bu arada şanzıman manuel modda olduğu sürece sizin yerinize vites değiştirmeyecek ve devir kesiciye girdiğinizde tadına doyulmaz sesler çıkaran egzozdan müthiş patlamalar yankılanacaktır. Bu öyle bağımlılık yapıcı bir ses ki, kendinizi çoğu zaman bilerek ve isteyerek devir kesicinin sınırlarını ihlal ederken buluyorsunuz.Yazının akışı boyunca F-Type’ı ses, görüntü ve sürüş konularında sırasıyla irdeledikten sonra lafı hiç uzatmadan doğruca sadede gelmek istiyorum: Spor otomobillerin günden güne daha verimli ve mantıklı olma kaygısıyla üretildiği günümüzde, F-Type gibi holigan ruhlu serseri bir makine ürettiği için Jaguar’ın önünde saygıyla eğilmek gerek. Özellikle dağ yollarında sunduğu keyfi ve yamaçlarda yankılanan egzoz sesini kolay kolay unutabileceğimi sanmıyorum.

YAZI: İLHAN OLCAYLAR
FOTOĞRAF:GÜRKAN ÇAĞLAR

Screen Shot 2016-02-17 at 11.16.59

 

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir