Aslında otomotivde aydınlatmanın emekleme dönemi oldukça karanlıktı. Bugün yollarda gayet olağan görülen aydınlatma çözümleri bundan 120 yıl önce hayal bile edilemiyordu, çünkü o yıllarda birisi el feneri ile otomobilin önünde yürüyordu. Zaten ilk amaç yolu aydınlatmak değil, daha çok trafikteki diğer insanlar tarafından görülmekti. 19. yüzyılın sonunda Opel patentli motorlu otomobil “System Lutzmann” ile mesele bir adım ileri taşındı. “Lutzmann” hâlâ evlerde kullanılan basit mumlu bir çözüm sunuyordu, ama en azından daha önceki örneklerde olduğu gibi birinin bunu otomobilin önünde yürüyerek taşıması gerekmiyordu. Yeni çözümde mum bir yuva içinde yanıyordu ve hemen üzerinde ise aynalarla donatılmış cam bir hazne olarak far yer alıyordu. Küçük bir yay mum eridikçe mumu yukarıya ittiriyordu, ki böylece mum her daim aynı noktadan ışık yayabiliyordu.
Opel, far tasarımları konusunda da her zaman öncü bir marka oldu. Marka, 1938 yılında Kapitän modelinde dönemin farları için olağan yusyuvarlak forma veda etti. Far çamurluğa tamamen entegre edildi ve aynı zamanda camı altıgen bir formda tutuldu. Farklı kullanıcı kesimlerine hitap eden ve ‘herkesin otomobili’ olarak anılan otomobil için 1938 yılında hazırlanan afişlerde “Dünya otomobili” ifadesi kullanılmıştı.
Takvimler 1960’ları gösterdiğinde farlar tekrar şekil değişikliğine uğradı. Yıllarca hüküm süren kalıp yerini bugün daha alışık olduğumuz dikdörtgen şekle bıraktı. Opel, 1964 yılında Kapitän A ile bu trendin öncüsü olmayı başardı. Kapitän A, kardeş modeller Admiral ve Diplomat ile birlikte dikdörtgen far tasarımı ve de daha alçak tasarım çizgisi sayesinde normalde olduğundan çok daha geniş bir görünüm sergiliyordu.
Alman otomobil üreticisi far sistemlerindeki öncü duruşunu 1968 yılında yollara çıkan ve tasarımıyla büyük sükse yapan Opel GT sürdürdü. Efsanevi spor otomobil Almanya’nın ilk katlanan farlarına sahip otomobili olarak tarihe geçti. Orta konsoldaki bir kol ve bu kolun bağlı olduğu gergin iplerle oluşturulan bir mekanizma ile farlar açılıyor ve kapanıyordu. Tamponun altındaki ızgaraya entegre edilen yuvarlak farlar ise park lambası ve halojen uzun far olarak devreye giriyordu.
Opel, 2015 yılında son nesil Astra ile yenilikçi bir teknoloji olarak IntelliLux LED Matrix farlarını tanıttı. O güne kadar lüks sınıfa özgü olan bir teknoloji kompakt sınıftaki araçlarda ilk defa kullanıma sunuldu. Kompakt sınıf modelin farının içinde her bir tarafta sekiz adet olmak üzere toplam 16 adet LED birim bulunuyor. Söz konusu LED birimler ışık kümesinin uzunluğunu ve genişliğini otomatik olarak ayarlıyor, sürekli olarak yol koşullarına uyarlıyor ve karşıdan gelen aracın bulunduğu alanı gerektiğinde karartıyor. Böylece karşıdan gelen sürücülerin gözünü almadan mümkün olan en iyi aydınlatma performansı elde ediliyor. Opel’in marka elçisi Jürgen Klopp’un da ifade ettiği gibi: “Stadyum aydınlatması, ama kimsenin gözünü almıyor.”
Geleceğe bakan Opel mühendisleri en yeni far teknolojisini geliştirirken, sadece sürücünün görüş alanını artırmakla ve karşıdan gelen sürücünün gözünü alma ihtimalini ortadan kaldırmakla yetinmedi, aynı zamanda aydınlatma performansını koruyarak enerji tüketimini azaltmaya da odaklandı. Halojen ampuller yaklaşık 72 Watt enerjiye ihtiyaç duyarken, Astra’daki IntelliLux LED®Matrix Far sadece 32 Watt ile yetiniyor. Opel, yeni nesil modellerinde ise sadece 17 Watt ile yetinen yeni Eco-LED Far teknolojisini devreye alacak. Bu, aydınlatma performansından ödün vermeden enerji tüketimini yüzde 76 oranında düşürmek anlamına geliyor.
0 comments