O halde ikinci kısma, yani büyük kapışmaya geçebiliriz. Bu bölümde, Wiltshire yollarında birkaç yüz kilometre yapacak ve hepsi birbirinden başarılı olan minik hatchback’lerimizi detaylıca inceleyeceğiz.
Gördüğünüz gibi buradaki dörtlünün ikisi yeni, ikisi ise rüştünü kanıtlamış mevcut otomobiller. Buradan da anlaşılacağı üzere, küçük sınıfta eski olmak yenik olmak anlamına gelmiyor. Elimizde yepyeni Ford Fiesta Ecoboost 100 ile Seat Ibiza 1.0T 115, yenilmez Mini One ve yaşlanmayan Mazda 2 1.5 115 mevcut.
Testimizin ilk kısmındaki notlarıma şöyle bir göz attığımda, Mini’nin burada olma hakkını çok erken kazandığını görüyorum. ‘Mini hiç olmadığı kadar güçlü,’ yazmışım. ‘Rakiplerinin karşısına iyi bir fiyatla çıkıyor ve her anlamda çok daha özel hissettirmeyi başarıyor.’ Mazda ile ilgili notlarım ise daha kısa: ‘Sürüşü halen çok iyi.’ Evet, Mazda’nın sürüşü çok iyi…
Ford ve Seat’ın bu grup içerisindeki sıralamasını tahmin etmek için not defterine karalanmış kelimelere güvenmek elbette yeterli olmayacaktır. Burada bambaşka değişkenler, hisler ve otomobillerin algımıza kazıdığı karakteristik detaylar işin içine giriyor. Yine de, Autocar olarak okurlarımıza hangi sıranın neden kazanıldığını veya neden kaybedildiğini açıklıkla aktarmak gibi bir zorunluluğumuzun olduğunun farkındayız. Bakalım içgüdüler ve objektif yorumlar birbirini destekleyecek mi?
Bugün bir iş günü olduğundan, Swindon ile Wantage arasındaki trafikte kıvrılan beş ayrı Fiesta saydım. Ford’un bir önceki nesil gövde Fiesta’sı inanılmaz satıldı ve inanılmaz sevildi. Yeni modelin ise, yerini aldığı Fiesta’ya kıyasla önemli avantajlar sunacağına neredeyse eminim.
Son Fiesta gerçekten de önemli bir başarıydı. Yaya güvenliği düzenlemelerinin otomotiv tasarımını hiç olmadığı kadar etkilediği bir dönemde tasarlanan otomobilin görsel ağırlığını arka tarafa kaydıran ve köşelerini yuvarlayan Ford tasarımcıları, Fiesta’nın sınırlamalara rağmen heyecan verici görünmesini başarmıştı. 2008 yılında şirketin tasarım şefi olan Martin Smith, son Fiesta sayesinde, orijinal Focus’un yakaladığı başarıyı tekrarlamak gibi önemli bir övgüye mazhar oldu.
Yeni Fiesta tasarımsal açıdan çığır açmaktan uzak bir otomobil. Mk4 Escort ve Mk2 Mondeo gibi tahmin edilebilir biçimde ortaya çıkan araç eskisinden daha uzun, daha geniş ve daha alçak olsa da halen aynı platformda üretiliyor. Bagaj hacmi ve aks aralığı önemsemeyecek değişimlere uğrayan otomobilin görünümü ise eskisinden daha ‘genel’ ve daha ‘global’. Şahsi yorumumu duymak isterseniz, yuvarlak formlu güncel tasarımın Fiesta’ya uygun olduğunu hissetmiyorum.
Otomobili Seat Ibiza’nın yanına park ettiğimde Fiesta’yla ilgili kaygılarım daha da şiddetleniyor. Ford tarafı aracın tasarımında daha olgun ve rafine bir yaklaşım olduğunu söylese de, Ibiza daha pahalı ve etkileyici görünüyor. Leon’un keskin ve pahalı duruşlu bazı tasarım detaylarını Ibiza’ya başarıyla uygulayan Seat’ın buradan ekmek yiyeceği kesin gibi. Doğrusu Seat’ın tasarımsal oranları, birçok minik hatchback’in aksine, tastamam ve hoş görünümlü. Ibiza, Fiesta’dan yaklaşık 20 mm daha uzun, Mazda’dan ise daha kısa. Öte yandan, aracın tasarımsal bütünlüğü o kadar iyi ki, Ibiza’nın çok büyük olmadığını düşünüyorsunuz.
Elbette modern Mini’nin ne kadar etkileyici bir tasarıma sahip olduğunu hepimiz biliyoruz. Benzer şekilde, Mazda 2’nin yaşına rağmen halen birçok yeni modelden daha çarpıcı durduğu ortada. Uzun lafın kısası, Fiesta’nın kuvvetli bir başlangıç yaptığını iddia etmek zor. Bakalım Ford tarafının ambiyans, pratiklik, malzeme kalitesi ve donanım gibi konularda kaydedildiğini iddia ettiği gelişim bizleri ne kadar etkileyecek.
Ne var ki, az evvel bahsettiğimi gelişim alanlarının tamamında, bizleri en çok etkileyen otomobil Ibiza oluyor. Hacim ve donanım konularında rakiplerini üzen otomobilin arka kısmı yetişkinler için gerçek anlamda yeterli. Yetişkin yolcunuz olmasa dahi, arak taraftaki kullanışlılık ve hacim çocuklarınızı mutlu edecektir. Fiesta’nın kabini Mazda’dan daha geniş sayılmadığı gibi, otomobilin bagaj hacmi Seat’ın 50 litre kadar gerisinde kalıyor. Mini ise kullanışlılıkla ilgili kusurlarını en kolay affettiren otomobil. One’ı testimize beş kapılı versiyonuyla alabilseydik, bu bölüm Mini için daha rahat geçebilirdi.
Ibiza’nın iç mekanı net ve temiz hissettiriyor. Fiesta bir önceki nesle kıyasla ciddi ilerleme kaydetse de, kabinde halen bir telaşe söz konusu. Fiesta’nın bazı noktalardaki sert plastikleri hissiyatı baltalarken, Seat ise her detayıyla daha iyi bir etki yaratmak için çabaladığını hissettiriyor. Örneğin Ibiza’nın 8.0 inçlik ‘glass display’ ekrana sahip bilgi-eğlence sistemi, Ford’un 8.0 inçlik ‘Sync3’ sistemine kıyasla daha iyi bir görünüme, daha iyi bir kullanıma ve daha hızlı tepkilere sahip.
Mazda ve Mini ile ilgili detayları da aktarmakta yarar var. Mazda’nın fazla pahalı ve fazla ucuz materyallerden oluşan iç mekanı tanıdık hissettirirken, otomobilin bilgi-eğlence sistemi ise Ford ve Seat’ın hayli gerisinde kalıyor.
Mini One otomobilinizi geniş ekranla ve bağlantı teknolojileriyle satın almak için ekstra ödeme yapmanız gerekiyor. Buradaki test aracımızda ise renkli ekran, iDrive tarzı çevirmeli kontrol ve hatta direksiyon kumandası dahi yok. Bu detay premium algıyı düşürse de, Mini her zaman çekici kalmayı başaran bir araç.
Fiesta’nın tasarımına bakıldığında otomobilin bu grup içerisinde tutunma keskinliği ve sürüş enerjisi gibi konularda zor dakikalar geçireceği düşünülebilir fakat öyle bir şey olmuyor. Ford’un bu sınıfta uzun yıllardır tercih edilme sebeplerinden biri olan sürüş enerjisi yedinci gövdeye de hakkıyla aktarılmış.
Test otomobillerimizin seçimi konusunda sınırsız seçeneğe sahip olmadığımız için Fiesta test aracımız standart süspansiyonların ve 16 inçlik jantların üzerinde yürüyor. ST Line donanımlı seçeneklerde spor süspansiyonlara ve 17 inçlik jantlara sahip olmak mümkün. Ibiza’nın FR donanımıyla birlikte gelen 17 inçlik jantlar ve spor süspansiyonlar ise bu otomobilin dinamizm uğruna pek çok şeyi feda etmeye hazır olduğunu düşündürüyor.
Şasi sofistikasyonu söz konusu olduğunda Fiesta’nın rahatlıkla başı çektiğini söylemeye sanırım gerek yoktur. Ford bu grubun en etkileşimli otomobili olmakla birlikte, aynı zamanda yeteneklerinin genelliğiyle de etkiliyor. Fiesta’nın bunu tamamı eğlenceli araçlardan oluşan bir grupta yapıyor oluşu ise önemli bir artı. Otomobilin keskin tutunma karakteri iyi huylu ve esnek bir motorla bir arada sunuluyor ve sürücü iyi izole edilmiş bir kabinde, güven duygusunun hakim olduğu dengeli bir sürüş yapıyor.
Yeteneklerin genelliğinden bahsedeceksek Mini’den çok şey beklememek lazım ki bunu hepimiz biliriz. Ne var ki, aynısını Mazda için de söylersem şaşıracağınızı düşünüyorum. Her iki otomobil de virajlı dağ yollarındaki eğlenceyi olgunluktan ve tokluktan daha fazla önemsiyor ve zemin pürüzlerinde hafifçe sarsılıp derhal dengeyi bularak keyif yaratıyor.
İlginçtir, Mazda’nın sürüşü Mini’den daha sert ve gürültülü. Ayrıca Mazda 2’deki direksiyonun çalışma hızı ve hissiyat bakımından daha verimli olduğunu düşünüyoruz ki benzeri vites değişimleri için de söylenebilir. Grubun atmosferik motorlu tek otomobili olan Mazda anlık tepkileri ve devirlenme iştahını tork fazlasına tercih ediyor ve kırmızı çizgiye kadar heyecanla yürüyor. Mini’nin 1.2 litrelik üç silindirli turbo motorunun pedal tepkileri çok gevşek kalsa da, turbo devreye girince capcanlı bir hızlanma ortaya çıkıyor ve otomobil 5500 d/d’ye kadar rahatlıkla devirleniyor. Keyif için Mazda’nın motorunu, gündelik kullanım için Mini’nin motorunu tercih edeceğinize eminiz.
Ibiza’nın süspansiyon sistemi pürüzleri sönümlemek konusunda Mini ve Mazda’dan daha iyi iş çıkarırken, otomobilin spor süspansiyonsuz versiyonu bu konuda daha da başarılı. Birçok Volkswagen Group ürünü gibi farklı sürüş modları sunan otomobilin kontrollerini gündelik kullanıma veya keyif kullanımına uygun olarak ayarlayabiliyorsunuz. Sport modunda direksiyon sertliği iyi fakat hissiyat biraz zayıf. Tutunma karakterine ve keskinliğine ise diyecek yok.
Sonrasında Fiesta sahneye çıkıyor ve sürüş konusunda Ibiza’yı birçok açıdan gölgede bırakıyor. Otomobilin yol tutuşundaki keyifli denge, izolasyonundaki esneklik, vites geçişlerindeki berraklık ve Ecoboost motorundaki yüksek ahlaklı çalışma karakteri birinci sınıf… Ibiza grubun en hızlısı olsa da, Fiesta aynı anda olgun, tok ve keyifli olmayı başarıyor. Ayrıca Ford’un turbo beslemeli güç ünitesine rağmen devirlenmek konusunda en iştahlı otomobil olduğunu da belirtelim.
Fiesta’nın sürüş keyfi ve sürüş kalitesi halen segment standartlarını belirliyor. Otomobilin bu yanı, altıncı neslin ortaya çıkışından itibaren, Ford’a minik hatchback sınıfında başı çekme ayrıcalığını kazandırdı. İlgili sınıfın Autocar grup testlerinde birinci olmasına alıştığımız Fiesta bu zaman kadar dinamizmin yanında başka değerler de sunmayı ve rakiplerini bir şekilde elemeyi bildi.
Artık değil… Evet, Ford halen bu sınıfın en kaliteli ve keyifli sürüş özelliklerini sunan markası ki sürüş keyfine değer veren bir yayın olarak Fiesta’yı birinciliğe uygun görüyoruz. Öte yandan, günümüzün koşullarında sadece sürüş keyfiyle idare etmek çok gerçekçi görünmüyor ve bütün olarak bakıldığında en iyiyi sunanlar kazanıyor.
Yukarıdaki bilgi ışığında Mazda ve Mini’ye teşekkür ederek kendilerini yerlerine uğurluyoruz. Mazda’nın kalite konusunda kafası karışmış kabini ve rafinelikle ilgili kusurları kendisini dördüncü sıraya yerleştiriyor. Mini ise zamansız çekiciliği, enerjisi ve esnekliği ile podyumun son basamağına yerleşmeyi başarıyor.
Fiesta’da eksik bir şeyler var. Ford’un aracı lanse ederken söylediklerini halen hatırlıyoruz: ‘Fiesta’nın evrim sürecine otomobile yaraşır bir katkı sağlamak…’ Segmentin müşterileri yeni gövdeyi nasıl karşılayacak bilemiyoruz fakat bizler Fiesta’nın bundan daha fazlasını hak ettiğini düşünüyoruz.
Kesin olan bir şey var: Çarpıcı tasarımı, pratik ve keyifli kabini, teknolojiyi yakalayan bilgi-eğlence sistemi ve Fiesta’ya yakın sayılacak sürüş keyfiyle dikkatimizi çeken Seat Ibiza 2017 model yılının küçük otomobil segmentine bomba gibi düşüyor ve kralı tahtından etmeyi başarıyor.
Bu yılın sonlarına doğru kullanıcılarla buluşmaya hazırlanan yeni Volkswagen Polo, bu sınıfın müşterileri için kayda değer seçeneklerden bir diğeri olacak. Teknik açıdan Seat Ibiza ile önemli benzerlikler taşıyan otomobilin iç mekanında biraz daha fazla kalite ve ışıltı bulmayı bekliyoruz. Dolayısıyla Polo’nun birçok müşteri için direkt tercih olacağını şimdiden söyleyebiliriz.
Peki ama neden? Böyle düşünmemizin ilk sebebi, otomobilin prototipi ile Güney Afrika’da yaptığımız ilk sürüş. Rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Polo ve büyük kardeş Golf arasındaki benzerlikler hiç bu kadar güçlü olmamıştı.
Sürüşe gelecek olursak, otomobilin güven veren, garantici bir tutunma karakteri olduğunu gözlemledik. Dolayısıyla enerji ve etkileşim gibi bahislerde Polo’nun biraz geriden seyredeceğini düşünebilirsiniz. Ayrıca otomobilin önünde, arkasında ve bagajında bolca hacme sahip olduğunu da bilmelisiniz. Şu ana kadar Ibiza’ya oldukça yakın bir tablo…
Kullandığımız prototipin iç mekanı kamufle edilmişti. Opsiyonel olarak sunulacak gövde rengi konsoldan dolayı böyle bir karar alan VW tarafı sürprizi bozmak istemese de şurası kesin: Yeni Polo malzeme ve işçilik kalitesi bakımından sınıfa yepyeni bir soluk getirmeye ve iç mekan kalitesi konusundaki liderliğini muhafaza etmeye hazırlanıyor.
Bütün bunlar sınıftaki Ibiza liderliğinin kısa süreceğini ve Polo’nun segmentteki mutlak öncü olacağını mı gösteriyor? Belki… Bu sorunun cevabı birkaç farklı değişkene bağlı: Polo’nun ekstra kalitesi için ekstradan ne kadar ödeme yapılacak? O zamana kadar rakiplerden ne tür hamleler gelecek? Bu sınıfın kullanıcıları Seat ve VW markalarının logoları arasındaki algısal farkı ne kadar önemseyecek? Şayet Volkswagen tarafı agresif bir fiyatlandırma ile yürür ve ikinci el değeri konusunda günümüzdeki performansını sürdürürse Polo’nun şansı bir hayli yüksek olacaktır.
Ayrıca marka algısı demişken, bu konuyla alakalı önemli değişimleri hatırlamakta yarar var. Seat’ın algısı Ateca gibi ışıltılı modellerle ve ‘Barselona’da tasarlandı’ düşüncesiyle yükselirken; Volkswagen ise halen dizel skandalının yaralarını sarmakla meşgul. Bu yarışta kim önde olacak bilemeyiz ama minik hatchback müşterinin hiç bu kadar şanslı olmadığını söyleyebiliriz.
0 comments