Alfa Romeo Giulia Quadrifoglio BMW M3’ü alt etmek istiyor

Alfa’nın yeni nesil sedan modeli, 510 bg gücündeki twin-turbo V6 motoru, arkadan itişli mimarisi ve Ferrari mühendislerinin uğurlu elleri ile BMW M3’ü alt etmek istiyor.

LUC_5700

Alfa Romeo Giulia Quadrifoglio veya bizim gibi otomobil delilerinin zihnindeki ismiyle Giulia Cloverleaf; orijinal Giulia’yı, Alfasud’u ve 75’i, yani tüm zamanların en efsanevi sportif sedanlarını üreten markanın son eseri. Tamam, az önce bahsettiğimiz klasiklerden bu yana Alfa’nın doyurucu bir sportif sedan üretmediğinin farkındayız ama firmanın uzun zamandır içerisinde olduğu yenilenme operasyonunun ardından kendimizi Giulia konusunda heyecanlanmaktan alıkoyamıyoruz. Ne de olsa yol tutuş ve sürüş keyfi konularında tüm zamanların en efsanevi sportif sedanlarını üretmeyi başarmış olan bir şirketten umut kesilmez. Lütfen Alfa, bizleri üzme! Cloverleaf, Alfa’nın eski parlak günlerine dönüşü için inanılmaz önemli olan sedan modeli Giulia’nın en sportif versiyonu. Hedef ise çok net: BMW, Audi ve Mercedes-Benz’in hızlı sedanları ile rekabet etmek. Geçtiğimiz 20 yıldan bu yana Alfa’nın ürettiği yüksek üretim hacimli ilk arkadan itişli otomobil olan Giulia’nın güçlü ve inovatif motoru sayesinde sınıfın en iyi güç/ağırlık oranına sahip olduğunu öğrendik ki bu detay birçok potansiyel alıcı için akıl çelici olacaktır. Ayrıca Alfa yöneticileri, test sürüşünden önce beklenti seviyemizi BMW M3 seviyesinde tutmamız için oldukça ısrarcı davrandı. Ağırlıklı olarak yüksek mukavemetli çelikten üretilen modüler bir platforma sahip olan Giulia’nın ardından, yine aynı platforma kurulmuş daha büyük modellerin geleceğini de öğrendik. Kapılar ve çamurluklarda kullanılan alüminyum ile, kaput ve tavanda kullanılan karbonfiber sayesinde Cloverleaf’in ağırlığı mümkün olduğunca düşük tutulmuş. Önde çift wishbone, arkada ise çoklu bağlantı kollarına sahip olan süspansiyon sistemi içinse yine alüminyum tercih edilmiş ki amaç buradan da ağırlık tasarrufu sağlamak. ZF Sachs üretimi olan adaptif süspansiyonların en ateşli Giulia’da standart olarak sunulduğunu da ifade edelim. Otomobili yürütme görevi 2.9 litre hacmindeki twin-turbo beslemeli V6 benzinli motora verilmiş ki burada kardeş marka Ferrari’nin güncel turbo motorlarından ‘ilham’ alındığını düşünüyoruz. Yine de Alfa yöneticileri motorun yapısal anlamda Ferrari ile alakalı olmadığını ifade ediyor.

LUC_5682

Alüminyum blok ve kapak, 90 derecelik silindir açısı, cross-plane şaft, direkt yakıt enjeksiyonu ve silindir kapama teknolojisi sunan bu güç ünitesi 510 bg ve 601 Nm gibi ciddi değerler üretmekle birlikte; 7000 d/d’ye kadar devir çevirebiliyor. Söz konusu güç değerinin yola aktarımı için karbon şafttan, sekiz ileri tork konvertörlü otomatik şanzımandan ve diferansiyelin her iki yanında yer alan elektronik kontrollü kavramalar sayesinde yapılan tork vektörleme işleminden yardım alan Alfa mühendisleri manuel şanzıman ve dört tekerlekten çekiş gibi önemli opsiyonlar geliştirmeyi de ihmal etmemiş. Bu arada opsiyon demişken, karbon seramik frenler ve hafifletilmiş yarış koltukları otomobilin sportifliğini daha da güçlendirmek isteyen kullanıcıların ilgisini çekebilir. Her ne kadar rekabet etmek istediği yüksek güçlü Alman sedanlarını andırsa da, Giulia’nın kıvrımlı hatları bizce oldukça şık ve çekici olmuş. Arka difüzör ve dörtlü egzoz çıkışı gibi Cloverleaf eklentileri ise otomobilin çekici tasarımına sportiflik katan baharatlar olarak ön plana çıkıyor. Bu otomobilin bir 156 gibi kompakt ve tatlı olmasını beklemeyin zira birçok rakibinden daha kibar olmasına rağmen, Giulia küçük ve hafif bir otomobil değil. Giriş seviyesi dizel motorlu versiyonun kuru ağırlığı 1400 kg ki bu veri sınıf standartları dahilinde gayet makul. Gri renkli 19 inçlik jantlar bir başka Cloverleaf eklentisi ki bu noktada geçmişin GTA modellerini anmadık desek yalan olur. Güzel bağlantı Alfa! Giulia’nın iç mekanı gayet keyifli. Alçak oturma pozisyonunuzu direkt ve konforlu olacak şekilde ayarlamanız mümkün ki yanal destekleri şişirilmiş iki tonlu deri/alkantara karışımı koltuklar hem kullanışlılığı, hem de tasarımı güçlendiriyor. Ön kısımda hacimsel anlamda zaten bir problem yok. Arka tarafa geçtiğinizde ise hem diz mesafesi, hem de baş mesafesi ile sınıf standartlarının gerisinde kalmamış bir otomobile rastlıyorsunuz. Kabindeki tasarım, tuşlar ve bilgi-eğlence sistemini bir arada inceleyince farklı izlenimlere sahip oluyorsunuz.

LUC_5650

Direksiyonu, konsolu ve kapı içlerinin üst kısımlarını kaplamak için kullanılan kontrast renkli deri döşemeler hissiyat ve görünüm konusunda sıkıntısız ama başınızı orta konsola çevirdiğiniz anda kalite algısı konusunda Mercedes-Benz veya Audi ortalamasının gerisinde kalmış bir Alfa buluyorsunuz. Ortadaki bilgi-eğlence ekranı konumu ve duruşu itibarıyla kullanıcıları etkilemek için çok iyi bir fırsatmış ama gerek ekran boyutu, gerekse ekran çözünürlüğü açısından bu kısımda kaçırılmış bir fırsat görüyoruz. Üç kollu spor direksiyonun üzerinde kırmızı renkli bir çalıştırma tuşu yer alıyor. Bu tuşa bir süre basılı tuttuğunuzda ortaya çıkan titreşimlerin ardından uğultulu, tok fakat karakter konusunda Alfa logosundan bekleneni tam anlamıyla karşılamayan sesler duymaya başlıyorsunuz. Dediğimiz gibi, bu ses tonu başka bir markanın modelinde geçer not alırdı fakat konu Alfa olunca, hele ki Alfa V6’sı olunca, beklentiler bir anda geçmişin kusursuz motor seslerini arayacak bir noktaya ulaşıyor. Burada da kaçırılmış bir fırsat görülüyor… Pardon duyuluyor. Yine de motor sesinin modernliği ve amacı yansıtan yanıyla BMW M3’ten daha iyi olduğunu fakat Mercedes-AMG C63’ten veya altı silindirli Jaguar XE S’ten geride kaldığını düşünüyoruz. DNA Pro isimli sürüş mod kontrol sisteminin beş farklı programı mevcut: Dynamic, Natural, Advanced, Efficiency ve Race. Son sırada yer alan modda elektronik sürüş yardımcılarının tamamen kapatıldığını ve motorun, şanzımanın, direksiyonun, frenlerin ve diferansiyelin pist kullanımına uygun biçimde ayarlandığını belirtelim. Adaptif süspansiyonlar ise konsoldaki harici bir kontrol üzerinden idare ediliyor. Cloverleaf’in otomobilden önce dedikodusu çıkan direksiyonun sistemini çözümlemek için viraja girmenize bile gerek yok.

LUC_5726

Öyle ki, bir uçtan diğer uca iki turdan biraz daha uzun bir tur sayısıyla ulaşan sistemin direktliğine bakınca işin içinde Ferrari mühendislerinin olduğuna inanıyorsunuz. Sonunda geçmişin Alfa modellerinin ruhuna Fatiha niteliği taşıyan bir Giulia detayı bulduk: Direkt çalışan direksiyon sistemi. Otomobil ne çok hassas, ne de çok gevşek hissettiriyor ki pistte bir saat boyunca kalsanız bile direksiyon konusundaki pozitif düşünceleriniz değişmiyor. İşte bu iyi oldu. Alfa’nın mühendislik ekibi ön düzendeki işleyişi öyle incelikli ayarlamış ki, Giulia bu sınıfta görülmemiş bir direksiyon oranıyla ilerleyebiliyor ve bunu önden kayma eğilimi veya huysuzluk belirtileri göstermeden yapıyor. Öndeki çift wishbone mimari direksiyonun ince ince kullanımına olanak sağlıyor ve akıcılığı güçlendirerek direksiyon desteğinin yükünü hafifletiyor. Bu teknik detayın sürüşe yansıması ise huzurlu bir direksiyon karakteri oluyor. Her ne kadar düz konumunda iken hafifçe boş hissettirse de, direksiyonu kullanmaya başladığınız anda çalışma tutarlılığı ve direktlik konusunda başarılı bir iş buluyor ve otomobile alışmaya başlıyorsunuz. Gövde kontrolü oldukça başarılı. Alfa Romeo’nun lansman programında sadece Balocco Test Pisti’nin pürüzsüz asfaltında yapılan sürüşler yer aldığı için sürüş kalitesi bahsiyle ilgili yorumumuzu bir süre daha saklayacağız. Yine de pistteki kerb’leri kestiğimizde süspansiyonların sessiz ve tok biçimde çalıştığını ve otomobilin gövdesini rahatlıkla kontrol edebildiğini gördük. Geldik en önemli teste: Giulia şu ana kadar sorunsuz ilerlemeyi başardı ama dürüst olalım. Burada hızlı sedan sınıfındaki müşterilerin başını döndürecek türden bir tutunma kabiliyeti veya sürüş keyfi olduğunu söylemek zor. Bir diğer deyişle, orijinal Giulia’yı üreten markadan daha fazlasını beklerdik. Zaman içerisinde Alfa mühendisleri bu otomobile etkileşim konusunda yeni baharatlar ekleyip bizleri etkilemeyi başaramazsa, firmanın uzun zamandır içinde bulunduğu büyük değişime olan inanç azalacaktır diye düşünüyoruz. Hadi ama İtalya, tüm zamanların en keyifli sedanlarını yaptınız.

LUC_5758

Bunu bir kez daha yapabilirsiniz! Öte yandan, az önce de belirttiğimiz üzere, Giulietta asla başarısız bir otomobil değil. Öyle ki otomobilin direkt direksiyonuna ve tutunma karakterindeki ayarlanabilirliğe baktıktan sonra kendinizi Alfa mühendislerinin 20 yıldır ne işle uğraştığını sorgularken bulacaksınız. Ayrıca otomobil doğal akışında olsun, güç altında olsun fark etmez; arkadaki elektronik kontrollü diferansiyelin sağladığı tork vektörleme fonksiyonu sayesinde denge konusunda başınız ağrımıyor. Ayrıca az önce bahsettiğimiz direkt direksiyon sistemi sayesinde, arkadan kaymaları huzur içinde kontrol ediyor ve keyif katsayınızı güçlendiriyorsunuz. Giulia bu tarz operasyonlarda o kadar huzurlu ve dengeli kalıyor ki, bir M3’ün bu kadar affedici olmadığını söyleyebiliriz. Fakat sanmayın ki birkaç ay sonra Giulia ile M3’ü karşı karşıya getirdiğimizde Alman otomobili İtalyan’a acısın… Zira BMW’nin çift kavramalı şanzımanı Alfa’daki sekiz ileri tork konvertörlü otomatikten daha iyi çalışıyor. Özellikle de vites büyütürken… Ayrıca alt ve orta devrilerdeki canlılığı yüz güldürse de, V6 motor çoğu zaman 500 bg bandının üzerinde bir güce sahip olduğunu hissettirmiyor. Tamam, bu belki de gerçeküstü bir beklenti fakat Alfa mühendisleri güç ünitesi konusunda bekleneni verseydi, Mercedes-AMG’nin 4.0 litrelik V8 motoruna acı çektiren bir İtalyan görebilirdik. Fakat Alfa’daki motor o kadar ciğerli değil. Maalesef… Hayır Alfa fanları, hemen yüzünüz asılmasın. Bu otomobili uzun zamandır beklediğinizi biliyoruz ki ortada başarısız bir ürün yok. Alfa’nın sürece yeni başladığını ve zaman içerisinde işleri beklediğimiz kıvama getireceğini düşünüyoruz. Bu konuda McLaren sizler için iyi bir örnek olacaktır. Bizler Autocar olarak Giulia Cloverleaf’te beklediğimiz altyapı kalitesini bulduk. Güneşin altında ışıl ışıl parlayan bir İtalyan pistine çok yakışıyor. Şimdi sırada o pistin virajlarını ateşe vermek var. Alfa Romeo’nun fiyatlandırma konusunda malzeme kalitesi, bilgi-eğlence sistemi ve genel sofistikasyon seviyesi gibi detaylardaki eksikliklerini unutturacak bir plana sahip olup olmadığını bilmiyoruz fakat acımasız Almanlar karşısında böyle bir politika şart. Yine de genel olarak bakıldığında Giulia’nın modern zaman Alfa Romeo modelleri içindeki en iyi çabalardan biri olduğunu söyleyebiliriz. Alfa logosunun hak ettiği güzel günlerin dönüşü için hiç fena bir başlangıç sayılmaz, bakalım önümüzdeki yıllar neler getirecek.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir