Sürüş İzlenimi: Tesla Model S

Elektrikli sedan daha önce görülmemiş çılgınlıkların peşinde.

 

Tesla Motors’un şu sıralar haber sitelerine düştüğünü fark etmişsinizdir. Model 3 isimli yeni modeli üç gün içinde 275.000 ön sipariş alan şirketin keyfi yerinde çünkü dünyamız 30.000 sterline satılan bir otomobilin yoğunluktan dolayı internet sitesi çökertmesine veya telefon hatlarını kilitlemesine alışkın değil. Bu zamana kadar Tesla için işler gayet yolunda gitti. Yola çıkan, acele etmeyen, sağlam adımlar atarak ilerleyen şirket yakın zaman önce dünyanın en büyük tek parça fabrikasını kurdu ve bu yıl bir vites yükseltmeye hazırlanıyor. 2013’de Amerikan hükümetinden aldığı bütün borcu ödeyerek New York Borsası’nın en güvenilir ve en iyi çalışan şirketlerinden biri olan Tesla, bu yıl 90.000 adet otomobil satmayı; 2020’de ise bu sayıyı senelik 500.000 adete yükseltmeyi hedefliyor. 2012 yılında elektrikli lüks otomobil zamanının geldiğini kanıtlamak istercesine büyük bir etki yaratarak piyasaya çıkan Tesla, 2013 yılında yaptığımız yol testinden bu yana otomobilde ciddi ilerlemeler kaydetti. Sanki ihtiyaç varmış gibi daha fazla güç, daha fazla batarya kapasitesi, daha uzun menzil, önde yeni bir elektrik motoruyla birlikte sürekli dört tekerlekten çekiş ve birçok markanın şerit takip asistanı sistemlerini utandıran Autopilot sistemi bu yeniliklerden bazıları. Anlayacağınız İngiltere plakalı ve sağdan direksiyonlu bir Model S kullanmak için yeterince mazeretimiz var. Bakalım zaman neleri değiştirmiş? Model S ailesi şu an İngiltere’de 55.000 sterlin civarındaki, 312 bhp gücündeki arkadan itişli bir versiyonla başlıyor. Biraz daha yükseldiğinizde, dört tekerlekten çekişle birlikte 330 bg veya 415 bg’lik versiyonlara ulaşıyorsunuz. Ayrıca bu noktada 70 kWs veya 90 kWs kapasiteli iki farklı batarya kutusundan birini seçmeniz mümkün. Test ettiğimiz otomobil ise Model S ailesinin amiral gemisi durumunda. P90D isimli test aracımızda ‘Ludicrous Speed’ isimli güncelleme de yer alıyor. Bakalım 539 bg, 967 Nm tork ve 97.000 sterlin gibi veriler bir arada nasıl hissettirecek?

DSC_8734

TASARIM VE MÜHENDİSLİK

Tesla Model S’in en önemli avantajları, otomobilin içten yanmalı motor yerine elektrikle çalışan bir motora sahip olmasından kaynaklanıyor. Alüminyumdan oluşan gövdenin taşıyıcı sütunları ve tavan direkleri güvenlik açısından çelikten imal ediliyor. Normalde bu sınıfın otomobillerinin ön kısımlarında kocaman motorlar bulursunuz fakat burada minik bir elektrik motoru, şanzıman ve şey yer almıyor. Dolayısıyla ön kısım herhangi bir çarpışma sırasında kabindeki yolcuları korumak açısından boşluk barındırıyor. Gövdenin burulma direncinin büyük bir kısmı, tabana yerleştirilmiş batarya kutusundan kaynaklanıyor. Sıvı soğutmalı lityum iyon pillerin yaklaşık 7000 adet laptop bataryasından oluştuğunu öğrendik. Elektronik firmalarıyla dirsek teması halinde olan şirket, laptop üreticilerinin faydalandığı bütün incelikli teknolojileri kullanma fırsatı buluyor. Yarı silikan anot teknolojisi sayesinde ekstra 5 kWs’lık bir kapasite elde edilmişti. Batarya kutusunun soğutma devresi ana elektrik motorunu, şanzımanı ve inverter’ı soğutan devre üzerinde yer alıyor. Bahsettiğimiz elektrik motoru P90D’nin arka aksının tam ortasında yer alıyor ve 500 bg güç üretiyor. Ön kısımda ise 260 bg gücündeki ikinci elektrik motoru görev yapıyor ki bu noktada otomobilin toplam gücünü 760 bg olarak düşünmeniz normal. Fakat güç ünitesinin maksimum 1500 A olan akı değerinden dolayı otomobil kombine olarak ‘ancak’ 539 bg güç ile 967 Nm tork üretiyor. Batarya denen şey hafif değildir. Bu yüzden Model S’in hafif olmasını beklemeyin. 2220 kg ağırlığındaki otomobil, bu konuda sınıf ortalamasının yaklaşık %20 üzerinde kalıyor. Neyse ki bahsettiğimiz ağırlığın büyük bir kısmı gövdenin tabanında yer aldığından, otomobilin viraj kabiliyetine zarar veren bir ağırlık merkezi yükselişi söz konusu değil. Tamamen bağımsız süspansiyon sisteminin ön kısmında çift wishbone, arka kısmında ise çoklu bağlantılı mimari kullanılıyor. Sabit sertlikteki süspansiyonlar standart, yüksekliği ayarlanabilen havalı süspansiyonlar ise serinin en pahalı modellerinde bile opsiyonel olarak sunuluyor.

DSC_8728

MULTİMEDYA SİSTEMİ

Tesla’nın otomotiv endüstrisine getirdiği sıradışı yaklaşımlara da böyle bir multimedya sistemi yakışırdı. 17 inç ölçüsündeki göz alıcı dokunmatik panel standart olarak 3G internet bağlantısı ve wi-fi sunuyor. Ekranın nefis görüntü kalitesi kadar, araç hareket ederken bile internet erişimi sunmasını çık sevdik. İnternet radyosu, navigasyon sistemi, sesle kontrol, Bluetooth ile medya transferi ve iki adet USB portu sistemin diğer kayda değer detayları.

Bu tarz bir teknoloji seviyesiyle karşılaşınca, beklentileriniz istemsiz olarak çok ciddi yükseliyor. İnternette gezinti yaptığınız pencere ile navigasyon sistemi aynı data kaynağından beslendiği için, özellikle navigasyona zoom yaptığınızda biraz beklemeniz gerekiyor. Fakat çoğu zaman hem ekran kalitesi, hem kontrol kolaylığı, hem de içgüdüselliğiyle beğeninizi kazanacak bir sistemden söz ediyoruz.

Tesla’nın12 hoparlörlü opsiyonel premium ses sistemi test aracımızda yer almıyordu fakat buradaki standart ses sistemi bile dijital ortamda dinlediğiniz kayıtların yeterince berrak ve kaliteli olmasını sağlıyor ve eksiklik hissettirmiyor.

DSC_7995

İÇ MEKAN

Yeni koltuklar, daha geniş arka kapılar ve detaylara gösterilen özen sayesinde Model S’in iç mekanı bunca zaman sonra bile doğru ve keyifli hissettiriyor. Fakat bu kısımda cevaplanmayı bekleyen birkaç sorumuzun olduğunu da belirtelim. Üç yıl önce görmediğimiz plastik ve deri kalitesini şu an görüyoruz. Fakat, hiç şüphesiz, kabinin ağırlık merkezini her zamanki gibi 17 inçlik ekran oluşturuyor. Kristal kalitesindeki bu ünite mevcut akışın dışına çıkarak sürücüye dönük bir açıyla duruyor. Piyasadaki birçok bilgi-eğlence sisteminden çok daha başarılı olan bu ekran üzerinden silecek kontrolünden tutun da, farlara kadar bütün işlerinizi idare ediyorsunuz. Aradığınız menülere ulaşmak başta alışkanlık gerektirse de, bir zaman sonra işlerinizi tıkır tıkır idare ediyorsunuz. Otomobilimizin beş kişilik oturma alanı çok yeterli fakat bu sınıfta bir otomobil almayı düşünüyorsanız ve en önemli önceliğiniz hacimse, diğer markalarda daha fazla hacmi daha uygun fiyata bulabilirsiniz zira Model S’in hacimsel anlamdaki duruşu sınıf standartlarını karşılamaktan öteye geçmiyor. Bu arada otomobil klasik bir mimariye sahip olmadığı için arka tarafa gerçekten ‘yetişkin’ üç insan sığabiliyor ve öndeki ve arkadaki yükleme alanlarının toplam hacmi piyasadaki birçok SUV ile yarışacak bir alan sunuyor. Tesla’nın iç mekan konusunda geliştirmesi gereken en önemli konu minik saklama alanları diye düşünüyoruz çünkü ne kapı içlerinde, ne de konsolda kayda değer bir alan bulduk. Bu noktada telefon ve cüzdanınızı koymak için en uygun yer ara konsoldaki alçak saklama alanı fakat böylesine ciddi bir hızlanmaya sahip olan bir otomobilde, gaza dokunduğunuz anda bütün eşyalarınız uçma eğilimi gösteriyor.

DSC_7981

PERFORMANS

Otomobili ‘Ludicrous Speed’ isimli bir donanımla üretmek gerçekten cesur bir karar diye düşünüyoruz. Mel Brooks zamanlarından kalma sinema filmlerinde olduğu gibi, ışık hızını hafife alırmış gibi görünen bu teknoloji kulağa hiç şüphesiz hoş geliyor ama beklentileri çok yükselttiği için hayal kırıklığı potansiyelini de artırıyor. Bakalım bu konuda neler göreceğiz… İçerisinde iki adet yol testi editörü yer alan bir P90D’nin 3.0 saniye bandının altında kalan bir 0-100 zamanı görmesi çok da mümkün görünmüyor ki otomobilin bunu herhangi bir zemin koşulunda başarabileceğini düşünmüyoruz. Durum Tesla’nın roket bilimini andıran açıklamaları kadar göz yaşartıcı olmasa da, çok kısa süre içerisinde ehliyetinize uzun süreliğine veda edecek süratlere ulaşıyorsunuz. Performans bahsinin daha rahat anlaşılması açısından şöyle bir örnek verelim: 2013 yılında kullandığımız P85+’ta da benzer bir hissiyata kapılmıştık. Durağan haldeyken gaz pedalına bastığınız anda, bir silahtan ateşlenmişçesine hızlanmaya başlıyorsunuz. Otomobilin 65 km/s hıza ulaşması için 2.9 saniye yeterli oluyordu ki P90D’nin her iki aksında da enerji olduğu için, bu süre tam 1.0 saniye kısalıyor. Düşünün, 0 km/s – 50 km/s hızlanmasında M5’e yarım saniye fark atan; hatta 775 kg’lik ağırlık fazlasına rağmen geçen ay kullandığımız McLaren 570S ile kafa kafaya yürüyen bir çılgından söz ediyoruz. Daha da önemlisi, bütün bu veriler otomobilin durağan halden itibaren başladığı hızlanmalar için geçerliydi. Zira durumlar hareket halindeyken bambaşka bir noktada. Örneğin 32 km/s ile 50 km/s arası sadece bir saniye sürüyor ve boyununuz kırılmadıysa bu sürecin tadını kahkahalarla çıkarabiliyorsunuz. Duyduğunuz tek ses ise ince bir ıslık. Tesla sessiz ve derinden ilerleyen ve kaba kuvvete varabilecek ara hızlanmalara sahip. Fakat ilk anlardaki vahşete rağmen fizik kurallarını büken bir otomobilden söz etmiyoruz. P90D’nin mimari kısıtlamaları halen geçerliliğini koruyor. Örneğin 160 km/s hıza ulaştığınızda az önceki M5 size yetişmiş olacak, 240 km/s’de ise onu 1.0 saniye geriden takip etmeye başlayacaksınız. Yine de yazımızın başından bu yana bahsetmediğimiz çok kıymetli bir mesele var: M5 ile dolu dolu gazlarken duyduklarınız sizi çok eğlendirse de, Tesla bütün bu performans oyununu sessiz, emisyonsuz ve çevre duyarlısı bir çerçevede yürütüyor. Elektriğin nasıl üretildiği gerçeğini bir kenara koyacak olursak, Tesla’da gaza basarken çevreyi kirletmediğinizi söyleyebiliriz. Bu da çevresel kaygıları olan otomobil severleri için oldukça önemli bir kart.

DSC_8082

SÜRÜŞ VE YOL TUTUŞ

Tesla’nın kullandığı şasinin ne büyük yüklere maruz kaldığını tahmin etmek hiç de zor değil. Otomobilin ağırlığını ve itme gücünü düşününce; şirketin sürtünme, aerodinami ve ağırlık gibi konularda yaptığı büyük yatırımların sebebini anlıyorsunuz. Fakat üzücü olan şu ki, tekerlekleri döndüren sıradışı konsept, konu tekerlek kontrolüne gelince bir anda alıştığımız düzene dönüyor. Opsiyonel olarak sunulan ve otomobilin yüksekliğini otomatik olarak ayarlayan ‘Smart’ isimli havalı süspansiyonları satın alsanız dahi, sürüş konforu ve rafineliği bu sınıfın beklentilerini karşılamakta güçlük çekiyor. Gördüğümüz kadarıyla otomobilin sürüş ve yol tutuş konusundaki detayları kusursuz biçimde gerçekleştirmiyor olmasının yegane sebebi; her bir detaya maymun iştahlı biçimde saldırıyor olması. Tesla’nın model ailesi kalabalık olmadığı için Model S’in hem lüks bir sedandan bekleneni karşılaması, hem beş kapılı bir performans otomobili olması gerekiyor. Ama bu kadar ağırlıkla ve bu kadar ciddi bir güçle söz konusu dengeyi karşılamak hiç de kolay değil. Yine de Tesla’nın üç yıl içinde kaydettiği ilerlemeye bakılacak olursa, şirketin kullanışlılık ve işe yarama gibi bahislerde sahiden arzu edilebilen bir noktaya erişebileceği görülüyor. Neredeyse kusursuz olan ağırlık dağılımının ve dört tekerlekten çekiş sisteminin katkılarıyla gövde kontrolü mümkün olan en iyi şekliyle hissediliyor. Otomobilin ağırlığını göz önüne aldığınızda, mühendislerin burada sahiden kayda değer bir ilerlemeye imza attığını düşünüyorsunuz. Fakat bir kez daha belirtmek gerekir ki, aradığınız şey Mercedes-Benz E-Serisi ya da Jaguar XF ayarında bir konfor ve kontrol duygusu ise başka bir yere baksanız iyi edersiniz. Model S’in sürüş konusundaki en dikkat çekici eksikliğinin sürücü etkileşimi olduğunu düşünüyoruz ki adaptif hissiyatlı direksiyon sistemi bu durumu olumsuz biçimde destekliyor. Fakat bunların hiçbirisi otomobilin çekiciliğine baltalayamıyor çünkü Tesla hem performans figürleri, hem de teknolojik gelişmişliğiyle farklı bir kulvarda yürüyor. Örneğin Autopilot modu sayesinde ellerinizi otoyol sürüşlerinde direksiyondan ayırıp, şerit değişimlerini dahi otomobil yapmasını sağlayabilirsiniz. Ayrıca nereye bakarsanız bakın, ar-ge bütçesinin gayet verimli biçimde harcandığını görmek iç rahatlatıcı bir deneyim.

DSC_8237

Pist Notları

Model S pistler için yaratılmış bir otomobil değil çünkü birkaç performanslı turdan sonra altınızdaki fanın delice çalışmaya başladığını duyacak, tedirgin olacak ve gaz kesmek zorunda hissedeceksiniz.

Dinamik açıdan bakınca fizik kurallarını karşınızda buluyorsunuz çünkü Tesla’nın ne kadar ağır olduğu ortada. Yine de bu ağırlığın çok aşağıda olması, 50:50 dağıtılması ve dört tekerlekten çekiş sistemi hoş bir gövde kontrolü sağlıyor. Hayranı olacağınız türden bir kontrol duygusundan söz etmek zor ama her şeyin yerli yerince olması iyi hissettiriyor. Çift motorlu güç aktarım sistemi çoğunlukla ESP’nin yanında kalarak önden kayma odaklı bir güvenlik ağı mantığıyla çalışıyor ama bunlar P90D’nin virajlara yüksek hızlar taşıması için engel teşkil etmiyor. Veri paylaşmak gerekirse, P90D, daha önce test ettiğimiz arkadan itişi Model S’ten 2.0 saniye daha iyi bir zaman kaydetti.

DSC_8149

SATIN ALMA VE YÜRÜTME

Otomobilin evde şarj imkanı sağlayan aparatları ücretsiz olarak veriliyor. 90 kWs potansiyelli bir pil kutusunu doldurmak geleneksel yöntemlerle saatler değil, günler alır fakat Tesla bu konuda da teknoloji üretmeyi ve söz konusu şarj sürelerini kısaltmayı başarmış. Şayet çok uzun yolculuklara çıkma durumun varsa Model S biraz sıkıntı yaratabilir ama bu sınıftaki birçok kullanıcının otomobilin menzilini yeterli bulacağını düşünüyoruz.

DSC_8119

AUTOCAR KARARI

Model S’i ilk kullandığımızda otomobilden çok etkilenmiştik ki otomobilin buradaki P90D versiyonu daha fazla gücü, geliştirilmiş detayları, dört tekerlekten çekiş sistemi ve ‘ludicrous’ modu ile bayrağı daha da ileri taşıyor. Bilgi eğlence sistemi, düzlük performansı ve Autopilot gibi konularda rakiplerinden fersah fersah önde olana aracın sadece 13 yaşında bir firma tarafından üretildiğini düşününce, Elon Musk’ın önünde saygıyla eğilmek istiyoruz. Fakat elektrikli bir otomobil kısıtlayıcı yanları burada da mevcut. Menzil ve ağırlık gibi… Yine de şarj istasyonu ağının günden güne zenginleştiğini unutmamak gerek. P90D için atılması gereken bir sonraki adımda mühendislik, sürüş ve kabin gibi detaylarda daha incelikli ve daha tatlı bir dengenin yer alması gerektiğini düşünüyoruz. Fakat elektrikli ve yüksek performanslı bu sedandan uzak durmanızı gerektiren sebepler günden güne eriyor ve Tesla aynı ivmeyle yoluna devam ediyor. Bakalım gelecek ne gösterecek…

TEST NOTLARI

MATT SAUNDERS

Supercharger istasyonların sayısı artırılmalı. Tamam, bu şeylerin ucuz olmadığını biliyorum ama otomobilinizi şarj etmek için sıra beklemek pek hoş olmuyor..

NIC CACKETT

Tesla’nın bilgi-eğlence sistemleri konusundaki ilerleme hızı gözlerimizi yaşartıyor. Son gördüğümüzden bu yana Model S’in 17 inçlik ekranına Spotify eklenmiş ki internette gezinme özgürlüğü de muazzam bir detay.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir