Ford Focus RS virajlı dağ yollarında göz kamaştıran bir otomobil. Peki ama yeni Ford’un bileği VW Golf R’daki sürati ve çok yönlü becerileri eritecek kadar kuvvetli mi? Matt Prior dört tekerlekten çekişli mega hatchback savaşına hakemlik yapıyor.
Çok az karşılaştırma testi Güney Avrupa’nın bol virajlı, ıssız ve pırıl pırıl güneş gören yollarında başlar. Buradaki testimiz ise neredeyse başlamadan bitiyordu çünkü Ford ekibi elimizin altında İngiltere plakalı bir VW Golf R görünce bizim için programladıkları Focus RS’i iptal etmek istedi. Her neyse, o hikayeye hiç girmeyelim. Burada okuyacağınız karşılaştırma testi Cuma günü işten çıktıktan sonra Heathrow Havaalanı’ndan teslim aldığım Golf R ile başlıyor. Ardından iki ülke geçtiğim bir sürüş başladı ve Focus RS’i zorlu bir testin beklediğine karar verdim çünkü R bir yana, standart Golf’lerin bile ne kadar rekabetçi olduklarını biliyorsunuz. Buna bir de kusursuz dinamik kabiliyetler eklenince durumun nereye varacağını az çok tahmin edersiniz. Şayet dergimizi düzenli olarak takip ediyorsanız, Ford Focus RS’in virajlı yollarda ne kadar ölümcül bir silaha dönüştüğünü biliyorsunuzdur çünkü bunu sıkılmadan aylardır yazıyoruz.
Fakat Golf R ikinci olmayı hazmedebilecek bir otomobil değil. Bazı okurlarımız beni bu noktada sabit fikirli olmakla suçlayabilir fakat Valensiya’ya vardığımda RS için bir hayli kaygılıydım. Bir otomobille iki gün içinde iki bin kilometreden fazla yol yaparsanız, o otomobille ilgili çok şey öğrenirsiniz. Üstelik söz konusu yolculuğun %80’i hız sabitleyicinin yardımıyla geçilmiş olsa bile, bu gerçek yine de değişmez. Golf R’la ara ara rastladığımız döner kavşaklarda yolun yönü değiştiğinde neler olabileceğini gördüğüm gibi, R harfini çıkardığımızda geriye kalan değerleri de fazlasıyla hatırlama şansı buldum. Gördüğünüz üzere konu hızlı giden hatchback’ler üretmek olduğunda VW ve Ford’un tarzları arasında farklılıklar ortaya çıkıyor. Ford’un ST modelleri VW’nin GTI modelleriyle eşleşiyor ki bu otomobillerde performans kadar gündelik kullanım kolaylığının da önemli olduğunu biliyorsunuz. Ford’un RS programında ise gündelik kullanım kolaylığından biraz feragat ediliyor ve karşılığında daha sportif, daha sert bir karakter elde ediliyor. Anlayacağınız Ford’un RS önceliklerinde yol tutuş ve direksiyon hissiyatı gibi konular, konfordan önde geliyor. Yaptığım yüzlerce kilometrenin ardından Wolfsburg’taki ekiplerin böyle muhabbetlere hiç girmediğini düşünüyorum.
Tamam, Golf R’da da gövde kontrol yeteneği için konfordan biraz ödün veriliyor fakat otomobilin gündelik kullanım kolaylığıyla ilgili en küçük bir problemi dahi bulunmuyor. Öyle ki bu şeyle bir gün içinde bin kilometre yol yapar ve yorulmazsınız. Golf’te, tıpkı RS’te olduğu gibi, süspansiyon sertliğini, motor sesini ve direksiyon tepkilerini değiştiren farklı sürüş modları yer alıyor. Ford ekibi RS için ‘konfor’ gibi kelimeleri telaffuz edip namlarına leke sürdürmek istemese de, VW tarafı aynı fikirde değil. Yine de R’daki konfor modunun standart Golf’lere kıyasla daha sert olduğunu belirtmek gerek ki bunda 235/35 R19 ölçüsündeki Bridgestone lastiklerin payı büyük. Yine de herhangi bir rahatsızlık söz konusu değil. Kasisli ve çukurlu zeminlerde sürüşün huzuru zaman zaman bozulsa da, Golf R vakurluğundan ödün vermiyor. Ayrıca otomobilin yön değiştirme becerisine de diyecek yok: Birçok Alman otomobili gibi, 1.9 turluk direksiyonuyla leziz biçimde yön değiştiren Golf’ün bu başarısı otomobilin anavatanında yapılan yüksek hız testlerinden kaynaklanıyor diye inanıyorum. Ergonomik açıdan Golf bu zaman kadar nasılsa, R da aynen öyle. Sürüş pozisyonu kusursuz, direksiyonun ayar zenginliği şahane, pedalların ara mesafeleri ve ağırlığı ise en az sürüş pozisyonu kadar iyi. Altı ileri manuel şanzımanla yürüyen bir Golf R bulmak zordur zira birçoğunda çift kavramalı şanzıman kullanılıyor.
Bu konuda şanslıyız çünkü bugün manuel bir R kullanacağız ve Focus’un tek şanzıman seçeneği olan altı ileri manuelle direkt olarak kıyaslama yapacağız. Dört silindirli turbo motorlar, altı ileri manuel şanzımanlar ve dört tekerlekten çekiş sistemleri… Volkswagen için 19 inçlik jantları satın aldığınızda lastik ölçüleri bile aynı oluyor. Dolayısıyla mekanik savaş çok çetin geçecek gibi görünüyor. Konu performansa geldiğinde ikilinin arasında ince farklılıklar oluşuyor. Ford’un motor hacmi 0.3 litre daha büyük olduğu için RS 350 bg güç üretiyor ki bu veri R’ın 300 bg’sini epey geride bırakıyor. Güç farkının 0-100 zamanlarına yansıması ise 4.7 saniye ve 5.3 saniye arasındaki 0.6 saniyelik dilim. Yine de bu konuda fazla endişeli değilim çünkü bu zamana kadar hiçbir Golf R’ın daha fazla güce ihtiyaç duyduğuna şahit olmadım. Küçük farklılıklar dört tekerlekten çekiş sistemleri arasında da mevcut. Biraz teknoloji konuşmama müsaade edin: VW’nin 4Motion sisteminde arka tekerlekleri torkla besleyen uzunlamasına yerleştirilmiş bir kavrama yer alıyor. Teorik olarak motor gücünün tamamı arka tekerleklere aktarılabiliyor fakat bunu yapabilmek için ön tekerlekleri bir banyo küvetine sokmanız ve biraz beklemeniz gerekecektir. Anlayacağınız, Golf çoğu zaman önden çekişli bir otomobil gibi hareket ediyor ve ihtiyaç halinde arka tarafa tork yolluyor. Bu işlemin idaresi ise stabilite kontrol sisteminin emirleri doğrultusunda yürütülüyor: ‘Dışta kalan arka tekerleğe güç ver ve içte kalana fren uygula!’ gibi… Bu sistemin harika biçimde çalıştığını ve viraj çıkışını dahi beklemeden arka tarafa tork gönderimi yapmak için hazır olda beklediğini biliyoruz. Focus’la virajlara saldırdığımda, bu sistemin ne kadar iyi olduğunu tekrar sorgulayacağım.
Ford’un dört tekerlekten çekiş sistemi daha fazla mekanik hissiyata sahipmiş gibi görünüyor. Golf R’ın aksine, burada güç %70’e kadar arka tekerleklere aktarılıyor. Burada, diferansiyelin iki yanında yer alan kavramalar ise hangi tekerleğin ne kadar torkla besleneceğine kadar veriyor. Daha basitçe söylemek gerekirse, motor gücünün %70’e kadarı arka aksa iletiliyor ve bu gücün tamamı arka tekerleklerden birine yönlendirilebiliyor. Gördüğünüz üzere Focus arkadan itişli bir karaktere sahipken, rakibi tam tersi bir karakterle yürüyor. Bakalım buradaki zıtlık neleri değiştirecek? İki otomobilde de adaptif süspansiyonlar yer alıyor. Valensiya’ya gelene kadar Golf’ün süspansiyonlarını en yumuşak haliyle kullanmıştım fakat Focus RS’i görür görmez daha sert bir ayara geçme ihtiyacı hissettim. Görüntüye önem veren bir insan değilim fakat Focus’un agresif tampon tasarımı ve devasa arka kanadıyla çok sert göründüğü aşikar. Ayrıca bunda rengin de pay sahibi olduğunu düşünüyorum. Ford’un içinde, dışarıdaki kadar gösteriş bulunmuyor. Recaro spor koltuklar harika fakat olması gerekenden çok daha yukarıda duruyorlar. Ayrıca direksiyonun derinlik ayarı VW kadar geniş olmadığı için koltuğunuzu mümkün olduğunca dik tutmanız gerekiyor. Pedal yerleşimine ve vites kolunun konumuna diyecek yok. Gerçi hem VW, hem de Ford bu tarz ergonomik konularda sorunsuz markalardır. Kabindeki genel kalite hissiyatında ise, tahmin edeceğiniz gibi, geride kalan taraf Focus oluyor ama bu bir dizel aile otomobili karşılaştırması olmadığı için böyle şeylere takılmamıza gerek yok. Focus’a geçtiğim anda, süspansiyon sistemi en yumuşak ayarında olduğu halde, otomobildek çevikliği ve keskinliği hissediyorum.
Korkunç derecede kontrollü olan sürüş karakteri Golf R’daki gibi ufak tefek huzursuzluklara dahi mahal vermiyor. İki turluk direksiyon sistemi oldukça direkt çalışıyor ve düz konumundayken Golf’ten daha iyi hissiyat sunuyor. Yine de direksiyon sisteminde en ufak bir gerginlik olmadığını belirteyim. Bu arada her iki otomobilin direksiyonu da akıcı fakat, az önce de söylediğim üzere, Ford biraz daha hisli ve derli toplu bir karakter sunuyor. Focus aynı zamanda epey hızlı. Elbette buradaki iki test aracımız da sürat konusunda problem yaşamayan makineler fakat Ford’un motorundaki ekstra hacminden doğan güç farkı özellikle alt devirlerde kendisini gösteriyor. Güç ünitesinden çıkan seslerde hoş bir mekaniklik var. Üst devirlerde çığlıkları kuvvetlenen motor, gaz pedalını bıraktığınız anda çatırdamaya başlıyor ki bunun oldukça antisosyal bir durum olduğunu bilmelisiniz. VW ise asla kötü bir sese sahip değil fakat Ford ile kıyaslandığında konsoldan tekdüze bir ses yükseliyor hepsi bu…
Evet, Golf biraz sentetik kalıyor çünkü Focus’tan çıkan sesler sinir hücrelerinize kadar uzanmayı başarıyor. Gel gelelim ne ses, ne direksiyon, ne sürüş pozisyonu, ne de direksiyon… İki otomobil arasında bütün bu konularda ince farklılıklar yer alıyor olabilir fakat öyle ciddi bir ayrım söz konusu değil. Konu viraj alma karakterine geldiğinde ise olaylar değişiyor çünkü Focus RS kendi sınıfı bir yana, birçok spor otomobil sınıfında görülmeyen biçimde yön değiştiriyor. Golf, yön değişimlerinde sürücüsünü sonuna kadar bilgilendirmeyi tercih eden bir otomobil. Çok zorladığınızda gövdesi biraz buruluyor ve gaz pedalına geri döndüğünüzde önden kaymayı azaltıp çevikliği artırmak için tork dağılımı yaptığını hissettiriyor. Bu sistem güzel çalışıyor ve Golf’ün şasisine muhteşem bir doğallık katıyor. Otomobili önden veya arkadan usul usul kaydırabilirsiniz (ıslak bir pistte daha fazlası da mümkün) fakat genel olarak daima kontrollü ve progresif bir karakter söz konusu. Ayarlanabilirlik ve etkileşim konularında da problem yok çünkü otomobili ellerinizde, ayaklarınızda ve en önemlisi, poponuzda hissedebiliyorsunuz. Ona boşuna 4.5 yıldız vermemiştik. Golf’ün İspanya’ya yenilmek için geldiğini mi düşünüyorsunuz? Fakat Focus RS’in viraj alma karakteri bir başka. Daha ciddi bir keskinlikle viraja giriyor, parmaklarının üzerine yükselmesine rağmen ayarlanabilirliğini yitirmiyor ve inanılmaz viraj hızlarını görebiliyor. Şayet daha hızlı viraj almak istiyorsanız, Nissan GT-R’a falan bakın derim çünkü bu sınıfın yakınlarında böyle bir kabiliyet bulmanız imkansız.
Söz konusu keskinliğin ve ayarlanabilirliğin en önemli sebebi, Focus’un viraj içinde arka aksına tork yollayarak yön değişimini kolaylaştırması. Hızlı Ford’ları bilenler otomobilin kafasını viraja oturtup, içeride hafifçe gaz keserek arka tarafı koparmanın ve bu şekilde süratle yol almanın tadına aşinadır. Bu süreç Focus’ta biraz daha farklı ilerliyor. İçeride gazı bırakmak yerine gaza basın ve Normal modda olsanız dahi arkaya kayan torkla birlikte dört tekerlekten çekiş güvenini hissedin. Gerçekten de RS’in viraj alma karakteri başka hiçbir otomobile benzemiyor. Bir Renault Megane Trophy kadar oynak değil. Arkadan itişli bir BMW kadar yanlama meraklısı değil. Ayrıca bir Golf R’dan daha ayarlanabilir ve daha yetenekli. Muhtemelen buradaki arka odaklı dört tekerlekten çekiş sistemini en iyi örneklendirecek otomobil Nissan GT-R. Japon otomobilinin virajlarda biraz daha hızlı olacağını düşünüyorum ki böyle olması gerek. Şayet bu testte önem verdiğimiz konu viraj alma kabiliyeti ve keyfi olacaksa, Focus RS’in VW Golf R’ı net olarak geride bıraktığını söyleyebilirim. Yanlış anlamayın! Dönüş yolunda Golf’ü kullanacağım için halen çok mutluyum. Ford Focus RS dinamizm konusunda Golf’ü gölgelese de, VW otomobili halen çok kullanışlı ve konforlu olduğu için birlikte yaşama kolaylığı sunuyor. Fakat amaç sürüş yapmak ve kahkahalar atmaksa RS’ten başkasına bakmamalısınız.
YAZI: MATT PRIOR
FOTOĞRAF: LUC LACEY
0 comments