McLaren yeni nesil süpersporunu tanıttı. Ferrari, Lamborghini ve Porsche bundan hiç hoşlanmayacak…

McLaren’ın 720S ile ne kadar ilerlediğini anlamak istiyorsanız, otomobilin gelişiminde çalışan mühendislere bundan sonraki adımlarının ne olduğunu sorun. Ben sordum. Biraz düşündüler ve cevap veremediler.

650S ve 675LT üretimde iken, McLaren ekibi bu otomobil konusunda her şeyi planlamıştı. 720S yada içerdeki adıyla P14, 650 ve 675’ten her anlamda daha gelişmiş olacak ve şirketin ilerleme sürecinde önemli bir basamağı temsil edecekti. Planlar çalıştı ve 720S ortaya çıktı. Harika. Fakat bir sorun var: McLaren bu otomobile kendinden o kadar çok şey verdi ki, elinde şu an için başka hiçbir şey kalmadı. O kadar hızlı, o kadar kullanışlı ve o kadar kontrollü bir makine ki, 720S gezegenin en iyi süpersporu olabilir.

Şirketin isim stratejisine alıştık sayılır değil mi? İsim dışında, konu McLaren ve süperspor üretimi ise, başka şeylere de alışık olduğumuz aşikar. Ortadan motor, arkadan itiş ve çift turbo beslemeli V8 motor gibi…

Otomobilde yeni bir karbonfiber gövde kullanılıyor. Bir öncekine kıyasla, karbon kısımları tavana kadar uzanan yeni gövdede daha fazla rijidite mevcut. Ayrıca, karbon sayesinde ağırlık tasarrufu sağlanıyor ve ağırlık merkezi aşağı çekiliyor. Ön cam çerçevesinin bir önceki modelin çelik çerçevesine kıyasla 18 kg daha hafif olduğunu söylersem konunu ciddiyeti anlaşılacaktır sanıyorum.

720S’in dört köşesinde de çift salıncaklı süspansiyon mimarisi kullanılıyor. Dört amortisörü hidrolik bağlarla bir araya getiren Proactive Chassis Control II sistemi  otomobili gerektiğinde sıkılaştırmak, gerektiğinde ise yumuşatmak dışında burulma önleyici bar ihtiyacını ortadan kaldırıyor. McLaren Super Series modelleri olan MP4-12C, 12C, 650S ve 675LT’nin bir ortak noktası varsa, o da inanılmaz sürüş kalitesi idi. Dahası, mühendisler sürüş kalitesinin bu kez daha da iyileştirildiğini söylüyor.

Süspansiyonlar önde 19 inçlik, arkada ise 20 inçlik jantlara bağlı. Söz konusu jantların ardında standart olarak sunulan karbon seramik frenler yer alıyor. Standart lastikler Pirelli P Zero. Daha yumuşak olan Pirelli P Zero Corsa ise opsiyonel donanımlar listesinde bulunuyor. 650S modelinin standardı Corsa, opsiyoneli Trofeo idi. Konuyu mühendislere açtığımızda, lastik teknolojisindeki ilerleme sayesinde 720S’teki standart P Zero’ların 650S’teki Corsa’lardan daha iyi tutunma sağladığını öğreniyoruz.

720S yeni hissettiriyor. Öyle ki otomobili %91’i yepyeni parçalardan oluşuyor. Motor ise biraz daha tanıdık zira bu bölümdeki ‘yeni’ oranı %41. Hacmi 3.8 litreden 4.0 litreye çıkarılan V8 motorun silindir çapı değişmezken, strok ölçüsü ise 3.6 mm artırılmış. Bunun yanında pistonların, krankın, çift turbo beslemenin ve diğer birçok parçanın yenilendiğini de ekleyelim. 720 bg gücündeki bu motora maksimum 7500 d/d devir çevirtebilirsiniz. 770 Nm’lik tork değeri ise 5500 d/d’ye kadar ortaya çıkmıyor. Yani motordan maksimumu almak için biraz çabalamak gerekecek gibi…

Bunun için yedi ileri çift kavramalı şanzımanın kulakçıklarından yardım alabilirsiniz. Son olarak, sınırlı kaydırmalı diferansiyelin yerine kullanılan ‘brake steer’ sisteminin halen kullanımda olduğunu belirteyim ki bu meseleye az sonra döneceğim…

Otomobilin dış yüzeyi çoğunlukla karbonfiber ve alüminyumdan oluşuyor. Oldukça çekici olan bu dokunun ön kısmında yer alan yeni far tasarımı McLaren çalışanlarını dahi ikiye bölmüş durumda. Şahsen estetik uzmanı değilim fakat yeni far tasarımı bence fena değil. Öte yandan, bu tasarım otomobili gövde rengine duyarlı hale getiriyor. Bence 720S koyu tonlarla iyi görünen bir araç. Bu farların soğutma fonksiyonu için işlevselliğe sahip olması dahi onları sevmek için kafi… Yanlardaki hava girişleri ise kabinin eninden biraz çalsa da, soğutma fonksiyonu için önemli bir göreve sahip. Super Series geleneğine uygun olarak, aktif aerodinamik detaylar 720S’te de yer alıyor. Arka kısımdaki tam boy aktif spoyler hava freni fonksiyonu gördüğü gibi, otomobilin sürtünme kuvveti ve yere basma kuvveti dengesine de eskisinden daha fazla katkı sağlıyor.

Ne kabin ama… İçerisi biraz sıkı fıkı. Aerodinami yüzünden mü? Sanmam… Yolcunuzla çok yakın oturduğunuz iç mekana giriş ve çıkışlar alçak kapı eşiği sayesinde görece daha kolay. Ayrıca başınızı eskisi kadar sık vurmuyorsunuz. Bunda karbonfiber mimarinin payı büyük. Karbonfiber demişken, söz konusu materyal sayesinde oldukça incelen A sütunları hem çok seksi görünüyor; hem de ön görüşe büyük katkı sağlıyor. Görünümüyle orijinal Honda NSX ve Pagani Zonda tadı veren bu durum, fonksiyonuyla ise Ferrari 355 tadı veriyor. Sahiden de, 355’ten bu yana, ön görüşü bu kadar iyi olan bir süperspor kullanmamıştım.

Ön görüş sayesinde ortaya çıkan ferahlık kabinle ilgili bütün kusurları unutturuyor ki kabinin neredeyse hiç kusuru yok. Sürüş pozisyonu her zamanki gibi kusursuz. Endüstrinin en geniş ayar aralığına sahip direksiyonu (hidrolik destekli) ve her iki ayakla kullanılabilen fren pedalı… Otomobilin gösterge ve multimedya ünitesinde bir dizi yenilikler yapılmış ki bunlardan bazılarını çok da gerekli bulmadım. Ayrıca bazı kontroller, her zamanki gibi, gereğinden fazla karmaşık… Yine de burada olmak harika. Direksiyondaki alkantara dikişleri biraz daha iyi yapılabilirmiş fakat bunu altımdaki aracın üretim öncesi bir model olmasına vereceğim.

720S’in amacı yeteneklerin genişliği konusunda 650S’i geride bırakmak. Yani yolda daha konforlu, pistte daha ekstrem olmak… 675LT ise ikinci disiplinde halen en ekstrem seçenek.

720S’in sürüşü sahiden başarılı. 720 beygirlik bir süpersporu, otomobili daha önce hiç görmemiş bir grup otomobil gazetecisine verip kendilerini Roma’nın sabah trafiğine salmak sahiden takdire şayan bir davranış. Görüş açıları kusursuz. Sürüş yumuşaklığı hiç fena değil. Halen üç sürüş modunuz var: Comfort, Sport ve Track. Comfort modunun eski adı Normal idi fakat McLaren’la ilgili hiçbir şey normal olmadığı için bu modun ismi değişmiş. Neyse, sabah trafiğinde ondan iyisi yok.

Motor ve şanzıman için de üçer tane ayar programı sunuluyor ve bu modları yürüyen aksam ayarlarından bağımsız olarak kullanabiliyorsunuz. McLaren motoru şehir içinde fazla gürlemiyor.

Üstelik altımdaki otomobil spor egzozu ve spor yarış koltukları ile ateşli donanımlara sahip modellerden bir tanesi…

Her neyse, motor… Motor çok fazla bağırmıyor. Tamam, sesiyle gücünü hissettiriyor ama burada bir AMG V8’inin homurtularını veya Ferrari çığlıklarını duymayı beklemeyin.

Sessiz sakin takılsa da motor tam bir canavar. Öyle ki, bazı anlarda bu kadar güce gerek olup olmadığını sorguluyorsunuz. Sonra sabah trafiği azalıyor ve kendinizi şehirden uzaklaşıp dağlara doğru sürerken buluyorsunuz. Tepelere tırmanan tatlı virajlarda, bu şeyin bir aile otomobili kadar kolay kullanıldığını rahatlıkla söyleyebilirim.

Tabii bir aile otomobilinden çok daha hızlı olduğunu söylememe gerek yoktur diye düşünüyorum. O kadar fazla tork var ve bu tork emrinize o kadar amade ki, 720S’i üst viteslerde sakin sakin yürütmek dahi büyük keyif. Motorun pürüzsüzlüğü, sürüş karakterindeki genel pürüzsüzlük ve direksiyonun pürüzsüzlüğü bir arada. Direksiyon demişken, iki ucunun arası 2.5 tur olan direksiyon sistemi sertliği ve hissiyatı ile benzersiz bir deneyim sunuyor. Ferrari 488 GTB dahi direksiyon konusunda bu kadar iddialı değil. 720S ile akış tutturmak o kadar kolay ki şaşırıp kalıyorum. Sonra McLaren’dan bir arkadaşım, 900 bg’yi aşan gücüne rağmen P1’in pistte ne kadar kolay kullanıldığını hatırlatınca susmaya karar veriyorum.

McLaren bizim için Vallelunga Pisti’ni kiraladığı için, 720S’in yolda çok iyi hissettiren akıcı karakterini pistte gözlemleme fırsatı bulacağız. Ne kadar güçlü fazla güçlüdür? Bir otomobil hangi noktadan sonra gücü yüzünden kontrol edilemez hale gelir? Sorular bol…

Sorulara gerek yok… 720S ve 488 GTB gibi otomobiller on yıl önce imkansız olarak kabul edilen birçok şeyi gerçeğe dönüştürmüş durumda. Bu otomobillerin absürt görünen güçleri zemine öylesine yetenekli şasiler üzerinden aktarılıyor ki, daha ikinci turunuzda dördüncü vitesin dibinde tam gaz ilerleme cesaretini buluyorsunuz. Etkileşim kurmaktan çekinmeyen ve delice sürat yapabilen 720S’i pistte Track moduna almama karşın, otomobilin kerb’lerdeki olgunluğu ve sürüş kalitesi bir kez daha şaşırmama neden oluyor.

Otomobilin burnu frenajda hafifçe dalıyor, virajlarda ise hafifçe esniyor. Arka kısım ise en sert hızlanmalarda dahi desteğini bir an olsun esirgemiyor. Direksiyonun tutarlılığı, sertliği ve safkan hissiyatı bozulmaya uğramazken, motorun etkisi bütün hızlarda arkanızda kalıyor. Turbo boşluğu yok, gevşeklik yok… 8000 d/d’ye değin uzayıp giden tutarlı bir devirlenme ve akış var. Bu söylediklerim kulağa yeterince özel geliyor mu? Belki hayır. Bunlar elbette güzel şeyler ama 720S’i kullanmak için çok daha kıymetli bir sebep var.

650S’in gazla ayarlanabilirlik konusunda bazı sıkıntıları yok değildi. Fakat işler değişmiş. 720S’in sınırlı kaydırmalı diferansiyeli olmasa da, ‘brake steer’ sistemi arkasına aldığı bolca gücün etkisiyle otomobile gazla ayarlanabilir bir karakter armağan ediyor. Girişlerde, tahmin edeceğiniz gibi, hafif bir önden kayma eğilimi ortaya çıkıyor fakat frenajı içeri taşıyarak veya içeride gazı hafifçe bırakarak her şeyi dengeleyebilirsiniz. Bu noktadan sonra otomobil sizin etrafınızda dönüyor gibi hissettirecektir. Stabilite kontrolünü açık bırakmak yerine ‘Variable Drift Control’ sistemini kullanmanızı tavsiye ederiz zira bu sistem hafif kaymalardan abartılı drift aksiyonlarına kadar her koşulda kusursuz iş görüyor. Tabii daha fazla drift isteyenler stabilite kontrolünü tamamen kapatmalı zira bu durumda otomobil kendini ateşe veriyor. Yine de konu yan gitmek olduğunda 488 GTB’nin yeri bir başka…

McLaren bunu açıkça söylemese de, 720S’in 675LT’den daha hızlı olma ihtimali çok kuvvetli. 675LT ise bazı durumlarda P1’den daha hızlıydı… Üstüne üstlük, otomobilin yaklaşımı 675LT veya 911 GT3 kadar agresif olmadığından, zorladıkça zorlamakta herhangi bir sakınca görmüyorsunuz. Böylesine olgun, konforlu ve hızlı bir otomobil her zaman denk gelmez.

Üretimdeki yedinci yılında olmasına karşın, McLaren’ın süperspor sınıfında geçerli bütün akçelere sahip bir otomobil yaratabiliyor olması alkışlanmalı. 720S dünya standartlarında bir süperspor. Belki de dünyanın en iyi süpersporu. Tabii bazı soruları cevaplamak şartıyla…

MATT PRIOR

BURULMA ÖNLEYİCİ BARLARA KİM İHTİYAÇ DUYAR Kİ?

Proactive Chassis Control II sisteminin ismi o kadar da çekici sayılmaz fakat dünyanın en iyileri gibi, bu sistem de karmaşık görünen basit bir mantığa sahip.

McLaren’ın Super Series modellerinde (başlangıç modelleri Sports Series, şu an üretimde olmayan çok ama çok hızlı modeller ise Ultimate Series) standart olarak sunulan sistem burulma önleyici barlar olmadan gövde yatmalarını kontrol ediyor ve müthiş bir konfor sağlıyor. Peki nasıl? Hemen açıklayalım: Otomobilin her köşesinde biri kompresyon, diğeri ise rebound için çalışan iki damper yer alıyor.

Ön sağdaki kompresyon damperi ile ön soldaki rebound damperi birbirlerine bağlılar. Benzer bir bağlantı tam tersi için de geçerli. Ayrıca arka taraftaki yapı da birebir aynı… Kısaca, otomobildeki damperler hidrolik bağlara sahip.

Peki bu sistem gövde yatmasını nasıl önlüyor? Hızlı bir sağ viraja girdiğinizi farz edin. Otomobilinizin ön sol damperi kopresyona girecek yani sıkışacak. Ön sağ damper ise açılacak, yani rebound olacak. Fakat bu iki damper birbirlerine hidrolik olarak bağlı olduklarından, otomobil bahsettiğimiz virajda iken, her ikisinde de yüksek basınç oluşacak. Yüksek basınçların karşı karşıya gelmesi ve birbirlerini durdurmaları ise gövde direncini engelleyecek.

Peki ama otomobil havalandığında veya konduğunda ne olacak? Dört köşenin de sıkışacağı bu durum nasıl karşılanacak? Kolay… Yerden kesildiğinizde bütün damperler açılacak ve içlerindeki hidrolik karışacak. Bu yüzden konma işleminiz dengeli ve konforlu biçimde gerçekleşecek. 720S’te yer alan 12 adet gelişmiş sensör, damperler için en doğru ayara karar veriyor ve sistem genel olarak inanılmaz derecede iyi çalışıyor.