Ford’un AWD mega hatchback’i bizi bir kez daha etkileyebilecek mi?
Sonunda İngiltere’de, her hafta kullandığımız test pistinde Focus RS ile birlikteyiz. Üstelik bu, sıradan bir sürüş incelemesi değil; tam sekiz sayfa boyunca sürecek detaylı bir yol testi olacak. Yeni Focus RS’i çok uzun zamandır bekliyorduk. Otomobilin ortaya çıkış süreci o kadar uzatıldı ki, mühendislerin ne tarz önemli işler peşinde olduğunu tahmin etme oyunları oynadık. Düşünsenize, ilk nesli 2002 yılında tanıtılan bir otomobilin üçüncü nesli ile ancak bu yıl müşerref olabildik. Umalım da beklediğimize değişmiş olsun. Bazı spor otomobillerin yahut ateşli hatchback’lerin aksine, Ford Focus RS’in sürüşle ilgili özel bir teması yoktu. Bu otomobilin DNA’sını düşünecek olursak aklımıza ilk ne gelir? Gündelik kullanıma uygun, RS logolu bir Ford mu? Evet, belki. Bu yüzden testten önce zihinlerde herhangi bir kalıp veya beklenti oluşmuş değil. Karşımızda yeni bir Focus RS var, hepsi bu… Peki RS için bir tema bulmamız gerekirse, neler söyleyebiliriz? Öyle ya, ilk iki nesil arasındaki benzerliklere bakarak bir gelenekten söz etmek zor olurdu ama üç nesilde görülen ortak yanlar tesadüf olamaz. O halde biraz beyin fırtınası yapmalı. Mk1 RS’in en özel yanları, kalite konusunda standart Focus’tan çok daha yukarıda yer alması, geniş gövde kiti ve göz yaşartıcı vahşilikteki Quaife sınırlı kaydırmalı diferansiyeli idi. 2009 yılında ortaya çıkan Mk2’ye baktığınızda bir kez daha diğer Focus’larla alakası olmayan ve güç konusunda doyumsuzluk yaşayan bir RS görürsünüz. Ayrıca RevoKnuckle teknolojisi ve Quaife uzmanlığı tork yalpalamasını azaltmak üzere düşünülmüştü. Geldik Mk3’e… Süspansiyon ve aktarma teknolojileri konusunda bir kez daha ön plana çıkan Ford Focus RS, sınıfından ve cüssesinden beklenmeyecek bir performansa sahip olduğu için artık önden çekişli değil, dört tekerlekten çekişli bir makine.
TASARIM VE MÜHENDİSLİK
Modern bir ateşli hatchback özel bir motora, gelişmiş süspansiyonlara, son teknoloji ütünü aktarma teknolojilerine ve gövde güçlendirmelerine sahip olmalıdır ki Focus RS’te bunların tamamı mevcut. Fakat bu otomobili rakiplerinden öne çıkaran çok daha kıymetli bir detay var: Çok ciddi arge bütçeleriyle yeniden tasarlanmış bir gövde. RS’in dört tekerlekten çekişli ve oldukça hızlı bir otomobil olacağını bilen Ford ekibi, gövde konusunda bütçeyi biraz daha esnetmiş. Normalde önden çekişli Volvo C30 ve S40’larda kullanılan Ford platformu sıfırdan ele alınmış ve RS’e özel olarak güçlendirilmiş. Örneğin bagaj zemini kaldırdığınızda, metal bölümlerdeki ekleri rahatlıkla fark edebilirsiniz. Bu tarz güçlendirmelerin aynı platformu kullanan başka bir araçta yer almadığını bilmelisiniz. RS’i RS yapan bir başka önemli parça da arkadaki aktif diferansiyel. Tamam, en nihayetinde bir diferansiyelden söz ediyoruz ama sistemin içerisindeki iki adet bağımsız kontrollü kavrama sayesinde rakiplerde olmayan bir dinamik karakter ortaya çıkıyor. Ön taraftaki güç ünitesi mevcut torkun %70’e kadarını arka aksa yollarken, bu torkun %100’ü arkadaki herhangi bir tekerleğe transfer edilebiliyor. Tork vektörleme sisteminden bahsettiğimizi sanıyoruz anlamışsınızdır. Ayrıca özel olarak ayarlanmış dişli oranları sayesinde, arka tekerlekler önlere kıyasla biraz daha hızlı hareket etme eğilimi gösteriyor. Süspansiyonlar, Focus ST’ye kıyasla önde %33, arkada %38 daha sert. Tenneco adaptif süspansiyonların RS’te standart olarak sunulma sebebi Sport ve Track modlarında amortisörlerin %40’a kadar sertleşiyor olmasından faydalanabilmek. Sabit oranla çalışan ve bir uçtan diğer uca iki turda ulaşan direksiyon sisteminin desteği ise elektromekanik bir ünite tarafından sağlanıyor. Normalde ateşli hatchback incelemelerimizin ‘Tasarım ve Mühendislik’ bölümüne motorla başlarız fakat RS’teki özel detaylara kayıtsız kalamadığımız için motoru sona sakladık. Mustang’te de kullanılan 2.3 litrelik turbo beslemeli ünite Cosworth mühendislerine emanet edilmiş ve neticede 350 bg ve 470 Nm gibi ciddi değerler ortaya çıkmış. Bu arada verdiğimiz tork değerinin overboost fonksiyonu ile ortaya çıktığını ifade edelim.
İÇ MEKAN
Bütün ateşli hatchback’lerde olduğu gibi, Focus RS’in kabini de standart modelden alınıyor. Bu yüzden iç mekanın Audi RS3 ve Mercedes- AMG A45 gibi Alman rakiplerin kabinleri kadar ışıldamadığını, fakat Renault Megane RS 275’ten daha kaliteli olduğunu söyleyebiliriz. Standart Focus’un kabin mimarisi ve beş kapısı bolca pratik özelliğe sahip olmanız anlamına geliyor. Arka akstaki sofistike eklentilerden dolayı bagaj hacmi biraz törpülenmiş olsa da, RS’in dört tekerlekten çekişli olmasından dolayı arkadaki yolcuların huzuru bozulmuyor. Annenizin beş kapılı dizel Focus’u ne kadar geniş ve kullanışlı ise, RS de o kadar geniş ve kullanışlı! Kabinin en çarpıcı eklentileri, hiç şüphesiz, koltuklar. İster standart yarı deri spor koltuklara, ister test aracımızdaki gibi opsiyonel ‘Signature RS Recaro’ koltuklara sahip olun; RS’in içinde sıkı ve rahat bir oturuş bulacaksınız. Evet, koltuklarla ilgili bir yanlış yok ama, hızlı Ford’ların can sıkıcı bir geleneği burada da yaşıyor: Yeterince alçalmayan sürüş pozisyonu.
PERFORMANS
Öznel ya da nesnel fark etmez, RS gibi bir spor otomobile nasıl yaklaşırsanız yaklaşın performansla ilgili beklentileriniz büyüktür. Bu noktada RS3 ve A45 gibi kayda değer miktarda daha pahalı ve daha güçlü olan rakipleri bir kenara koyduğunuzda, beklentilerin gerçekten ciddi bir seviyede olduğu doğrudur. Öncelikle öznel yorumumuzu paylaşalım. Yeni RS ne kadar hızlı hissettiriyor? Cevap: Dördüncü vitese geçene kadar 80.000 sterlinlik bir spor otomobilden farksız! Peki RS3 kadar ciğerli yürüyen Focus, tüm zamanların en ateşli hatchback’i olabilir mi? Sanmıyoruz. Yine de benzer fiyatlara satılan performans otomobillerini göz önünde alınca, RS’in bambaşka liglerde top koşturduğunu anlıyorsunuz. İşin doğrusu RS’in motoru geceleri uykularınızı kaçıracak kadar karakterli ve ateşli bir makine değil. Bu konuda Quattro GmbH ve AMG’de daha doyurucu güç ünitelerinin bulunduğu doğrudur. Fakat RS’te yeterliden çok daha fazla güce, tepkiye ve sese sahip olduğunuz da bir başka gerçek. Dört silindirli performans motorlarının birçoğunun karakteri turbo beslemeyle ve ara devirlerdeki tork patlamasıyla ön plana çıkar ki bu, o kadar da matah değildir. Focus RS’te ise her devirde tepkili, dengeli ve esnek bir süratlenme karakteri mevcut. Ayrıca gaz pedalını bıraktığınız anda, dört silindirli bir makineden beklenmeyecek tarzda sesler duyacak ve altınızdaki şeyin ‘performans otomobili yıldızları’na bir yenisini ekleyeceksiniz. Öyleyse devam edelim ve Focus RS’in performansını objektif kriterler dahilinde değerlendirelim. Ford’un altı ileri manuel şanzımandan başka bir seçenek sunmuyor olması, düzlük performansı konusunda rakiplerin ön plana çıkmasına sebep oluyor. Örneğin Mercedes-AMG A45’le kalkış yaptığınızda, Alman otomobilindeki kısa oranlı, yedi ileri çift kavramalı şanzımandan dolayı geride kalma ihtimaliniz yüksek. Fakat bu o kadar da kötü bir şey değil çünkü siz bu sırada ağırlığı iyi ayarlanmış bir debriyajı ve kısa geçişlere sahip vites kolunu kullanmanın keyfini yaşıyor olacaksınız. Uzun lafın kısası, düzlük performansından biraz olsun feragat edilmiş ve karşılığında daha fazla sürüş etkileşimi sunulmuş. Bu kararı destekliyoruz! Yağmurlu bir Nisan gününde, opsiyonel olarak sunulan Michelin Cup 2 lastiklerin standart lastikler kadar iyi tutunmadığı gerçeğine rağmen ortalama 5.3 saniyelik 0-100 zamanı elde ediyoruz. Dolayısıyla kuru zeminde aynı hızlanmanın 5.0 sınırından önce gerçekleşmesini bekleyebiliriz. Fakat burada konu istemsiz olarak, bir kez daha öznel yorumlara geliyor. Focus RS, düzlük hızlanması bahsinde iki pedallı bazı rakiplerinin gerisinde kalabilir fakat burada üç pedalı kullanarak söz konusu hızlanma verilerini yakalamak inanılmaz iyi hissettiriyor.
SÜRÜŞ VE YOL TUTUŞ
Focus RS’in başı asla dönmüyor ama kendi başımız için aynını söyleyemeyiz. Bu yüzden ilk ve en önemli bilgileri hızlıca sıralayalım: İçinde Volkswagen Golf R’ın da bulunduğu kullanışlı, hızlı ve yetenekli bir ateşli hatchback grubunda bile ön plana çıkan çok özel bir otomobilden söz ediyoruz. Sert ve kamber duyarlısı direksiyon sistemi ile süspansiyonlar gündelik kullanımlarda hafifçe sert kaçabilir. Bir diğer deyişle, Focus RS’in kusursuz bir konfora sahip olduğunu söylemek mümkün değil ama bu kimin umurunda? Daha ilginci, sıkı durun, piste çıktığınızda da kendisini evinde hissetmeyen bir otomobil RS. Demek istediğimiz, bütün karakteri yol sürüşleri için bilenmiş gerçek bir yol sporcusundan söz ediyoruz. Ama tıpkı konfor bahsinde olduğu gibi, pist bahsinde de yeterliden fazlasını buluyorsunuz. Ayrıca pistte frenlerin ve lastiklerin çok ciddi bir hızla tükendiğini de ifade edelim. Bahsettiğimiz yol-pist-konfor üçgeni arasında kusursuz bir noktada duran Focus RS’in her hali büyüleyici. Yol sürüşlerinde kendisini bulan otomobilin şasisindeki yetenekler Nissan GT-R’ı ve Audi R8’i anımsatıyor ki burada daha hafif ve daha kibar bir gövdeyle haşır neşir olduğunuz için çok daha rahat biçimde sınırları zorlayabiliyorsunuz. Özellikle orta hızlı kombine virajlarda altınızdaki şeyin dört tekerlekten çekişli olduğunu unutuyorsunuz çünkü RS’in burnunu apekse oturttuğunuz anda, arka taraf işinizi kolaylaştıracak kadar açılıyor ve bir zaman sonra dağ yollarında dansa başlıyorsunuz. Bu denge, olacak iş değil. Muhteşem! Gaz pedalının etkileriyle arkasını oynatma becerisi RS’in tek yeteneği olmasa da, otomobil bu yanıyla çok yetenekleri rakiplerinden ciddi biçimde ayrılıyor. Ford’un bu otomobilde hem mühendislik, hem de pazarlama açısından yaklaşımını görmek çok zor değil. YouTube’da Group B otomobillerinin videolarını izleyin, ne dediğimizi anlayacaksınız. ESP’nin güvenlik balonu geride kaldığında ve özel olarak hazırlanmış sürüş modlarına alıştığınızda, sahiden de Group B otomobillerini anımsatan aksiyonlara girebiliyorsunuz. Arka akstaki tork dağıtma becerisi sayesinde RS’in dört tekerlekten çekişli olduğunu pek nadiren hatırlıyorsunuz zira, az önce de belirttiğimiz gibi, neredeyse her virajda arka tarafıyla sürücüsüne destek olan bir sürüş karakterinden bahsediyoruz. Sport ve Track modlarında otomobilin bu yanını görebilmek için çaba sarf etmeniz gerekmese de, inceden inançlı olmanız gerekiyor. Daha şimdiden ünlü olmuş Drift modunda ise, söz konusu işlemi başlatmak için viraj girişinde biraz kabalık etmeniz şart. Devam eden süreçte tam kararında bir kayma açsıyla birlikte Ford mühendislerine hayır duaları edeceksiniz. Ford Focus RS’i yüksek süratlerle tanıştırmak hem çok ciddi, hem de çok keyifli bir olay. Otomobil testimizin bu kısmındaki yıldızların tamamını kolaylıkla ele geçirdi. İnanılmaz…
SATIN ALMA VE YÜRÜTME
Oldukça önemli bir detay olması sebebiyle, RS’in İngiltere’de 30.000 sterline satıldığını bir kez daha hatırlatalım çünkü böylesine yüksek bir mühendislik ürünü için söz konusu miktar çok çok uygun. Audi, A1’e S logosu takmak için giriştiği mühendislik çalışmalarının ardından otomobilin fiyatını beşte bir oranında artırmıştı. Ford ise en donanımlı Focus ST ile RS’in arasındaki fiyat farkını çok daha uygun olacak şekilde ayarlamış. Üstelik RS, ST’ye kıyasla çok daha yetenekli bir araç. Birçok kullanıcı Ford Focus RS ile Audi RS3’ü ve Mercedes-AMG A45’i karşılaştıracaktır ki bu iki rakibin fiyatları 10.000 sterlin yukarıda kalıyor. Bir başka sıkı rakip ise 31.125 sterlinden başlayan Volkswagen Golf R. Golf R yürütme maliyetleri bakımından biraz daha mantıklı görünüyor. 2.3 litrelik dört silindirli makine, sürüşlerimiz boyunca pek de tasarruflu davranmadı. Yol bilgisayarından aldığımız veriler şöyle: Bol gazlamalı kısımlarda 14.8 lt/100 km; daha sakin sürüşlerde 10.3 lt/100 km. İki yıl önce neredeyse aynı biçimde test ettiğimiz Golf R’ın aynı verileri ise: 9.8 lt/100 km ve 8.4 lt/100 km. Firmaların bilimsel tüketim testlerinde RS’in verileri çok masum görünse de, gerçek dünyada yukarıda paylaştığımız değerlerden daha iyisini elde etmeniz zor. 175 g/km’lik emisyon değeri ise böylesine ciddi bir performans makinesi için oldukça makul görünüyor.
AUTOCAR KARARI
Focus RS ailesi sonunda bir temaya sahip oldu. RS ile birlikte yaşamak o kadar da kolay değil çünkü biraz fazla yakıyor, koltukları biraz yukarıda kalıyor ve yeteneklerini ancak uygun alanlarda sergiliyor. Fakat test ekibimiz RS’in modern zaman performans otomobilleri içerisindeki özel duruşuna bayıldı. Virajlarda daha fazla yetenek, sürüş sırasında daha fazla güven ve mekanik açıdan daha fazla zenginlik arıyorsanız Nissan GT-R’a falan bakmanız gerek. Ateşli hatchback eğlencesinde uzman olan Ford (Bkz. Fiesta ST), bu kez de sınıfa özel ve farklı bir baharat eklemeyi başarıyor. Daha önce gündelik kullanımlarla, dağ yollarında süpersporlara sataşma özgürlüğünü böylesine iyi biçimde bir araya getiren bir ateşli hatcback görmemiştik. Üstelik bu şeye 30.000 sterlin ödeyerek sahip olabiliyorsunuz… Evet, Honda Civic Type R daha vahşi ve daha saf; BMW M135i daha çılgın ve daha eğlenceli; Volkswagen Golf R ise gündeliğe çok daha uygun. Fakat Ford Focus RS kendine özel bir ligde takılıyor ve hiçbir konuda taviz vermiyor.
MATT SAUNDERS
Otomobilin dağ yollarında neye benzeyeceğini çok merak etmiştim. Şu kadarını söyleyeyim, dağlarda Fiesta ST kadar arsız bir makineden bahsediyoruz.
NIC CACKETT
Süspansiyon kontrolünün konumu başta biraz tuhaf gelse de bir zaman sonra duruma alışıyorsunuz. Öyle ya da böyle, en büyük derdimiz süspansiyon kontrol tuşu olsun!
0 comments