Yüksek voltaj BMW X5 ve Volvo XC90

Benzinli motorla yürüyen büyük ve ağır bir SUV’nin yürütme maliyetleri ucuz olmaz değil mi? Hayır, olabilir. Matt Saunders BMW X5 ve Volvo XC90’ın plug-in hibrit versiyonlarını kullanıyor.

Lüks SUV sürücüleri her zaman fazlasını ister. Manzaralı oda, cam kenarındaki masa, ekstra diz mesafeli koltuk gibi… Bunda tabii ki yanlış bir şey yok. İmkanınız varken fazlasını istemenin nesi kötü? Bu şanslı insanlar artık bir imkana daha sahip oldu: Altlarındaki devasa SUV’ları kapıya en yakın park noktasında bırakabilmek gibi… İki yıl önce Porsche Cayenne S E-Hybrid ile birlikte sınıfın hibritleşme süreci ön plana çıktı. Ardından, geçtiğimiz yıl içerisinde, Mercedes GLE500e’yi gördük. Bu yıl ise Volvo, BMW ve Audi üçlüsü hibrit mimarili SUV modelleri ile karşımızda. Evet, özel bir sınıfın özel bir kolunu oluştursalar da hibrit SUV’ler eskiye nazaran daha fazla öneme sahip. Bu tarz otomobillerin Avrupalı sürücüler tarafından kısa sürede kabul edilip edilmeyeceğini bilemiyoruz fakat durum dünyanın diğer bölgelerinde hiç fena sayılmaz.

Copy_of_LUC_5214

Cayenne ve GLE’de kullanılan motorlar çok silindirli ve yüksek güçlü makinelerdi fakat Volvo XC90 T8 ve BMW X5 xDrive40e’yi yürüten motorlar hacimleri ve silindir sayıları küçültülmüş üniteler. Bir diğer deyişle, söz ettiğimiz motorlar gerçek dünya koşullarında dizelle rekabet etmek için gerçekten yeterince potansiyele sahip. Bu yılın sonlarına doğru Audi’nin V6 dizel motorla elektrik motorunu bir araya getirdiği Q7 e-tron’u tanıtacağını da biliyoruz. Anlayacağınız, dizelleri zor günler bekliyor… Bugünse odak noktamızda BMW ve Volvo’nun otomobilleri var. Bakalım aradığımızı bulabilecek miyiz? Avrupa pazarında büyük SUV’lerin elektrifikasyon sürecinin bu kadar gecikmiş olmasına şaşıyoruz çünkü bize göre bu konuda ilk irdelenmesi gereken sınıf SUV sınıfıdır. Neden mi? Büyük, ağır, karmaşık ve pahalı otomobillerden oluşan bu sınıfın mühendisliği, tasarımı, yeni teknolojileri ve her şeyden önemlisi, yüksek maliyetleri taşıyabilecek potansiyeli çok yüksek. Ayrıca dönen aksamların ağırlığına ne demeli? Bu sıkıntı en çok SUV’lerde yaşanıyor ki bir elektrik motorunun dönen ağırlığı azaltma konusunda ne kadar büyük faydalar sağladığına internetten bir bakın deriz. Ayrıca elektrik motoru sayesinde, frenlerde oluşan atıl enerjinin bataryalarda depolanabilir olduğunu da hatırlatırız. Peki BMW ve Volvo mühendisleri Avrupalı beyinlerin hibrit mimarili SUV’leri daha çabuk kabullenmesi için başka neler yapmış? Motorlardan kabaca bahsettik fakat detayları incelemekte yarar var.

Copy_of_LUC_5494

Her iki otomobilde de 2.0 litrelik dört silindirli benzinli makineler yer alıyor. BMW’nin gücü turbo besleme ile 245 bg; Volvo ise hem turbo, hem de süperşarj sayesinde tam 318 bg güç üretiyor. Gördüğünüz gibi, o kadar da ekonomi odaklı dört silindirli makinelerden söz etmiyoruz… Fakat büyük ağırlıklara sahip olan ve ortalamanın üzerinde performans sunması gereken otomobillerden bahsettiğimizi unutmayalım. Ayrıca elektrik desteği bu noktada tüketime katkı sağlayacaktır. Peki turbo beslemeli benzinli bir SUV’nin 200 bg civarında güç üreten dizel bir SUV’den daha az tüketmesi mümkün mü? Her iki test aracımızda da yaklaşık 9kWs kapasiteli lityum iyon yüksek voltaj batarya kutusu yer alıyor. Volvo’nun bu sistemi otomobile yerleştirmek için yedi kişilik mimarisinden taviz vermediği görülürken, BMW yerleşim konusunda aynı başarıyı sağlayamamış. Ayrıca BMW’deki pil kutusu tek bir elektrik motoru ile 111 bg güç, 250 Nm tork üretirken; Volvo’nun çoklu elektrik motorlu mimarisinden tam 133 bg güç ile 380 Nm tork üretiyor. Volvo sizi de heyecanlandırmaya başladı değil mi? Pratikte incelendiğinde güç ve tork zengini olan Volvo’nun bu yanını sonuna kadar göstermek için çaba sarf etmediğini görüyorsunuz fakat buna rağmen, Gothenburg’un 401 bg ve 640 Nm değerleri; Münih’in 309 bg ve 450 Nm değerlerini rahat rahat geride bırakıyor. Daha da önemlisi, firmaların teknik altyapı karakterlerindeki farklılıktan mıdır bilinmez, Volvo’daki sıfır emisyonlu güç sisteminin ulaşılabilirliği ve kullanışlılığı çok daha pozitif hissettiriyor. Performans bahsini daha fazla derinleştirmeden önce bu otomobillerin oldukça ciddi olan satın alma maliyetlerine değinmek gerek. Kural basit: Dizel motorlu geleneksel kardeşlerine göre hatırı sayılır miktarda daha pahalı olan otomobillerden söz ediyoruz. Dolayısıyla genel performans anlamında en az dizel kadar başarılı bir otomobil beklemekte haklı olduğumuz gibi, şarj işlemini aksatmadığımız sürece tüketim konusunda da en az dizeldeki verileri görmek isteriz.

LUC_4697

Siz istemez misiniz? Akıllı bir müşteri adayı bizden farklı düşünmeyecektir. Otomobil vergilerinin emisyon değerine göre ayarlandığı ülkelerde buradaki hibritlerin vergisel anlamda ciddi karlılıklar sağlayacağını tahmin edersiniz. Fakat ülkemizde böyle bir durum olmadığı için bu bahsi fazla uzatmaya gerek yok diye düşünüyoruz. Gelin dizelle karşılaştırma konusunda elimizdeki teknolojik makineleri gerçekten aydınlatıcı bir teste tabi tutalım…Hem Volvo XC90, hem de BMW X5 için geçerli olan bir durum var: Bu otomobiller gelişmiş benzinli ve elektrikli motorları bir araya getirmeden de gayet başarılı ve mantıklı birer tercih. Demek istediğimiz, lüks SUV otomobiliniz için hibrit mimari gerçekten gerekli mi bunu sorgulamak gerek. Sorunun cevabını bulmak için XC90 T8 ve X5 40e ile iki parçadan oluşan yaklaşık 350 km uzunluğunda bir parkur hazırladık. 70 km’lik ilk kısımda tam şarjla birlikte şehrin sokaklarında ve caddelerinde gezdikten sonra yolculuğumuzu Birmingham’da yer alan Hopwood Park’ta bitirdik. Testin bu kısmında ortalama bir kullanıcının şehirdeki günlük yolculuklarında nasıl hissedeceğini ve ne kadar yakıt tüketeceğini aşağı yukarı gördük. Yaklaşık 300 km uzunluğundaki ikinci parkurda ise otoyollar ile inişli çıkışlı dağ yollarını bir araya getirdik. Özellikle de Wales bölgesinin zorlu dağ rotaları her iki otomobil için de ciddi bir sınav niteliği taşıyor. Biraz hızlı olmamız gerek çünkü sürüşlerimizi tamamladıktan sonra fotoğraf çekimleri için zaman kalması gerek. Mekan mı? Bize göre hibrit güç üniteli iki SUV’nin çekilebileceği en güzel mekanı bulduk: Snowdoina’da yer alan Dinorwig hidroelektrik santrali… Bu mekana ziyaretçiler tarafından takılan lakap ise Elektrik Dağı…Fakat kaygılanmayın, amacımızdan sapmadık. Yani buradaki otomobillerin fonksiyonel ve dinamik yetenekleriyle zaman kaybedip odak noktamızdan uzaklaşmayacağız.

LUC_4739

Yine de önemli bilgilerden bahsetmeden olmaz: Kalite, çekicilik ve kabin ışıltısı konularında Volvo XC90’ın rakibinden biraz daha önde olduğunu düşünüyoruz. Volvo’nun düz hatlardan ve yüzeylerden oluşan yeni tasarım dilini seversiniz sevmezsiniz size kalmış fakat buradaki tasarım BMW’deki kıvrımlı hatlarla karşı karşıya geldiğinde göze gerçekten hoş görünüyor. Ayrıca Volvo’nun gövdesindeki şık ve elit haller kabine de yansıyor ve bu kısım BMW ile mukayese edildiğinde Alman üreticinin biraz soğuk ve ruhsuz olduğu hissedilebiliyor. Buradan BMW’nin iç mekanında malzeme ve işçilik kalitesiyle ilgili bir sorun olduğu anlaşılmasın; demek istediğimiz Volvo ışıltı ve çekicilik konusunda biraz daha önde… XC90’ın ses sistemi bile bu farkı tek başına anlatmak için yeterli olacaktır. Kabin hacmi gibi sınıfın en önemli konularından birine, otomobiller arasında ciddi farklar ön plana çıkmıyor. Sadece Volvo’nun bagaj hacmi ve yedi kişilik mimarisi bazı kullanıcılar için faydalı olabilir. BMW ise rakibinden daha konforlu koltukları ve iki parçalı kullanışlı bagaj kapağıyla etkili oluyor. Öyle ya da böyle, Bay ve Bayan Mantıklı ailesinin bu otomobillerde bakacağı en önemli detay, yazının başında da belirttiğimiz üzere, gerçek dünyadaki sürüşlerde ortaya çıkacak tüketim değerleridir. O halde buyurun aydınlanmaya: Testimizin ilk kısmındaki kısa mesafeli şehir sürüşünde ortalama bir sürücüden farklı şekilde sürüş yapmadık ve test araçlarımızın yol bilgisayarlarından şu verileri çektik: XC90 6.3 lt/100 km; X5 8.1 lt/100 km. Anlayacağınız buradaki otomobillerden biri düzgün kullanıldığı takdirde bir dizel bitirici olabilir. Diğer içinse aynı şeyi söylemek o kadar da mümkün görünmüyor. Hatırlarsanız testin ilk kısmından önce bataryaları tamamen doldurduğumuzu söylemiştik.

LUC_4761_1

Sürüş boyunca XC90’daki tam dolu bataryanın rakibe kıyasla biraz daha uzun dayanması kadar; tepki, güç ve güven duygusu gibi konularda ikilinin önde giden tarafını temsil ettiğini gözlemledik. X5’te benzinli motor ile elektrik motoru aynı şanzıman üzerinden çalıştığı için özellikle şehir içindeki dur kalk sürüşlerde, vites değişimleri sırasında şanzımanın ayrılmasıyla birlikte, küçük çaplı güç kayıpları ve titreşimler yaşanabiliyor. XC90’da ise tamamen arka aksla bağlantılı olan sıfır emisyon düzeneği bu tarz sürüşlerde çok daha verimli ve efektif bir ilerleme kaydediyor ve buradaki mimarinin verimlilik odaklı araç yaklaşımına daha uygun olduğunu kanıtlıyor. Zira XC90’ı sıkışık trafiğinde yürütürken geleneksel bir EV’de olduğundan daha farklı hissetmiyorsunuz. Yollar açılmaya başladıkça ve süratimiz arttıkça BMW’deki elektrik motoru güç konusunda zayıf kaldığını hissettiriyor ve özellikle tam gaz hızlanmalarda içten yanmalı motorun desteğine ihtiyaç duyduğunu anlatan bir güç aktarımı sunuyor. XC90’da ise neredeyse 100 km/s bandına kadar sağ ayağınızın içten yanmalı motora muhtaç olmadığını ve elektriğin işinizi göreceğini düşünüyorsunuz. Tabii bu durumların batarya kutunuzda yeterince şarj varken yaşandığını da hatırlatalım. Şarj önemli!Rotamızın ikinci kısmındaki geniş ve kıvrımlı yollarda sürat ve güç talebi usul usul yükselmeye başlıyor. Testin ilk bölümünde bataryalardaki enerjinin bir kısmını kullandığımız için şu andan itibaren en aydınlatıcı detay, hibrit mimarilerin güç kullanımı ve şarj konularında ne kadar verimli çalıştıklarını görmek olacak. Bu konuda öne çıkmanın en önemli koşulu ise akıcılık ve verimlilik… Kısa süre içerisinde yol bilgisayarlarındaki veriler tatsızlaşmaya başlıyor. BMW 13 lt/100 km civarında gezerken, Volvo ise 11 lt/100 km sınırını zorluyor.

LUC_4728

Fakat otomobilleri bu noktada sert ve süratli kullandığımızı ekleyelim çünkü bu sınıftaki birçok sürücünün bu şekilde kullandığını ve gücü hissetmeyi sevdiğini biliyoruz. Bu arada artık emin olduğumuz bir şey var: Sürüşlerinizin tamamı uzun yolda geçiyorsa, kesinlikle klasik dizel motorlu bir SUV tercih edin. Ekonomi odaklı otomobillerden söz etsek bile, otomobil dünyasında kilometre başına tüketim değerinden daha önemli şeyler vardır. Örneğin virajlı dağ yollarında keyifli sürüşler yapmak gibi… Şayet buna izin verirseniz, testimizdeki her iki SUV’nin de virajlarda geleneksel dizellere kıyasla çok daha dinamik biçimde ilerlediğini göreceksiniz. Özellikle Volvo bu konuda biraz daha öne geçiyor ve üreticisinin bayrağını şevkle dalgalandırmak için sürekli olarak çabalıyor. Tamam, ikilimiz safkan performans SUV’leri kadar ciddi sportif özellikler sunmuyor olabilir fakat bu açıdan bakıldığında bile XC90’da hoş lezzetler mevcut. Otomobil özellikle 50 km/s – 120 km/s hızları arasında inanılmaz bir çekiş gücü üretiyor ki dinamik sürüş meraklısı sürücülerin en çok kullandığı aralık tam da burasıdır. Hem X5, hem de XC90 süspansiyon, motor, direksiyon ve şanzıman gibi parçaların karakteristik özelliklerini değiştiren sürüş modlarına sahip. En sportif moda geçtiğinizde dizel motorlu SUV’lerden çok daha keyifli biçimde ilerlemeye başlıyorsunuz fakat tuttuğunuz direksiyonun üzerinde Volvo logosu varsa tutarlılık ve güç aktarımı gibi konularda daha fazla verimle karşılaşıyorsunuz.

LUC_4729

İncelenmesi gereken detaylar sürüş ve yol tutuş olduğunda Volvo arayı biraz daha açıyor. Virajlarda daha süratli ve daha dengeli kalabilen XC90, BMW’den çok daha akıcı biçimde yol alıyor. Bunda daha sert, daha hisli ve daha tutarlı direksiyonun sisteminin payı yadsınamaz. Volvo’nun yumuşaklığı biraz daha fazla olduğu için otomobil gövdesi virajlarda zaman zaman yatıp süspansiyonları zor duruma düşürebiliyor fakat bunu görmek için limitleri çok zorlamanız gerekiyor ki bu sınıfın birçok sürücüsü keyfinden bu denli vazgeçip gazlamayı tercih etmiyor. Konu hızlı gitmek olduğunda BMW’nin de yabana atılmaması gerektiğini düşünüyoruz fakat direksiyon sistemi büyük bir sorun. Hem yavaş çalışıyor, hem gereğinden daha büyük bir ölü bölge barındırıyor, hem de virajlı yollarda bu cüssede bir otomobilin yönünü değiştirecek kadar tutarlı ve güven duygusu ile hareket etmiyor. Ayrıca X5’in süspansiyon karakteri gereğinden fazla sert hissettiriyor: Kamber değişimlerinde hiperaktif, kasislerde zıplamalı, çukurlarda ise gürültülü… Bunda test aracımızın runflat lastiklerinin de payı olmalı. Uzun lafın kısası, BMW’nin dinamik kabiliyetleri Volvo’nunkiler ile kıyaslanınca biraz geride kalıyor. Geriye yapılması gereken çok fazla yorum kalmıyor. Bu testten önce benzinli ve güçlü motorlarla yürüyen SUV’lerin, hibrit bile olsalar, tüketim konusunda dizellerle rekabet edemeyeceklerini düşünürdüm ama durum pek de öyle değilmiş. Ayrıca XC90 T8’in sürüş keyfi konusunda bu kadar yetenekli olabileceğini hiç tahmin etmiyordum. Otomobilin performans, yol tutuş, rafinelik, güvenirlik ve ekonomi gibi temel konularda yakaladığı denge gerçekten kayda değer. Yakın bir gelecekte lüks SUV’lerde şarj girişi bulunacağından Volvo sayesinde emin olduk. Senin sıran Audi!

Ekran Resmi 2016-05-18 09.58.09

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir