“Yenge” Autocar’ın Eylül sayısına konuk oldu!

Bu sezon Fenerbahçe’ye transfer olan Van der Wiel sayesinde yeni bir ‘Yenge’miz oldu. 442 ekibinin kapak için Rose Bertram’ı çekeceğini duyunca biz de Golf R’ı kapıp Intercity Istanbul Park’taki çekime dahil olduk.

Yazı: Burak Ertem Fotoğraflar: Tamer Yılmaz

Autocar sayfalarında bu tip konular görmeye alışık değilsiniz,  şaşkınlığınızı tahmin edebiliyoruz. Biz de önce ‘ne yapıyoruz biz’ desek de Rose ‘Yenge’miz ve Volkswagen Golf R’ın uyumunu görünce bu yazıyı daha bir şevkle yazmaya başladık. Olaylar şu şekilde gelişti; bünyemizdeki 442 dergisinin Rose Bertram’ın kapak fotoğraflarını çekeceğini duyunca bir anda kafamızda flaşlar çaktı. ‘Bu çekimi bir otomobille mi renklendirsek’ fikrini paylaştık ve ardından düğüm kendiliğinden çözüldü. Yaklaşık bir saat içinde Intercity İstanbul Park ve sevgili fotoğraf duayeni Tamer Yılmaz, Rose Bertram prodüksiyonuna dahil olmuştu. Tek eksik kalmıştı, bu işe uygun bir otomobil.

Bir egzotik süperspor mu, lüks bir otomobil mi derken, aslında ‘Yenge’mize sarı ya da lacivert renklerde, hızlı ama ulaşılabilir bir modelin eşlik etmesinin uygun olabileceğine karar verdik ve sonuç: Volkswagen Golf R. Aslında Golf R’ı şimdiye kadar Autocar’da birçok kez konuk etmiştik. Bu nedenle ‘yine mi’ demekle haklı olabilirsiniz. Ancak kendisi, her çekim sonrasında geri bırakırken  arkasından dönüp baktığımız sayılı otomobillerden. 300 bg gücündeki Golf R, dört tekerlekten çekişli olması ve DSG şanzımanıyla tam bir kuzu postundaki kurt. Standart bir Golf’ten görüntü olarak da inanılmaz farkı yok, dozajı çok iyi ayarlanmış. Volkswagen, R için konsantrasyonunu teknik altyapıya yöneltmiş. Yürüyen aksam, motor, şanzıman, egzoz, vs ne varsa yoldaki sıradan bir Golf’ten çok farklı.

Ancak sportif olmak adına konfordan da ödün verilmemiş. VW mühendislerinin elini asıl bu nedenden dolayı öpmeli. Acayip yol tutan, çok giden, inanılmaz durabilen bir otomobil hazırlıyorsun, ancak haftasonu pist gününde günün en iyi derecelerine imza attığın aynı otomobille, çoluğu çocuğu alıyor tatil için konforundan ödün vermeden 7-8 saatlik yol yapıyorsun. Tam bir kuzu postunda kurt hikayesi.

Rose da çekim öncesinde ‘güzel bir Golf’müş’ ifadesini kullanmıştı, ancak çekim sonrasında Ömer Erdem ile pistte bir tur atınca güzel Golf, yerini ‘Fantastik Golf’e bıraktı. Golf R’ın misyonu bu; şaşırtmak. Neyse biraz da yengemizden bahsedelim. Belçika doğumlu Rose Bertram tahmin edeceğiniz gibi modellik yapıyor.  Gregory van der Wiel’in Türkiye’ye gelişiyle birlikte, özellikle sosyal medyada patlama yaratan ve bir anda ‘Yenge’miz ünvanına terfi eden Rose, kaprissiz ve samimi tavırlarıyla tüm çekim ekibini kendine hayran bıraktı.

Ona yönlendirdiğimiz birkaç soru, aslında karakteri hakkında ipuçları verecektir.

PSG taraftarı ile Fenerbahçe taraftarını karşılaştırabilir misin?

Burada daha fazla taraftar var, çünkü İstanbul büyük bir şehir. Nüfus olarak Paris’e oranla çok daha kalabalık. Ayrıca Fransa’daki hayat tarzı sebebiyle insanlar futbola Türkiye’deki kadar önem vermiyor. Burada sanki herkes futbolla yatıp kalkıyormuş gibi! Mesela Paris’te herkes beni model olarak tanırdı, çünkü yaptığım iş sayesinde orada bir itibar kazanmıştım. Türkiye’deyse her şeyden önce Fenerbahçe taraftarının “yenge”siyim! Onlar beni böyle kabul etti, ben de bundan gurur duyuyorum. Paris’te sadece Rose’dum; burada hem Rose, hem de ‘yenge’yim.

Eşinin Fenerbahçe’ye transferini öğrendiğinde nasıl tepki verdin?

Farklı ülkelerdeki birçok kulüpten teklif almıştık. Karar verme aşamasında birçok kriteri göz önünde bulundurduk ve İstanbul çok daha cazip geldi. Yakın çevremize sorduğumuzda bu şehirle ilgili harika şeyler duyduk. Fenerbahçe’nin de yurt dışında çok güçlü bir imajı var. Teklifi aldıktan sonra İstanbul’u görmeye geldik. Kulüp yetkilileri bize şehri ve antrenman tesislerini gezdirdi. Burada gördüğümüz misafirperverlik, doğru kararı vermemizi sağlayan en önemli etkendi.

Türkiye’yle ilgili neler biliyordun? İlk önce neleri araştırdın?

Açıkçası fazla bir şey bilmiyordum. İnternette araştırdığımda sadece İstanbul’un değil, tüm Türkiye’nin harika bir yer olduğunu fark ettim. Ülkeye has geleneklere, damak zevkine, tarihine dair birkaç yazı okudum.

Paris’te yaşadıktan sonra İstanbul’la ilgili ilk izlenimlerin nelerdi?

İstanbul çok büyük ve modern bir şehir. Restoranları, alışveriş merkezleri ve dükkanlarıyla Paris’e benzetebilirim. Vakit geçirmek için birçok alternatifiniz var. Tüm bunlar sosyal hayata daha kolay adapte olmanızı sağlıyor. Yani şu ana kadarki izlenimlerim gayet olumlu.

Buraya geldikten sonra Türklerden gördüğün ilgi seni şaşırttı mı?

Evet. Özellikle sosyal medyada aldığım tepkiler beni çok mutlu etti. Bana sürekli mesaj attılar, Instagram’da çok sıcak yorumlar yaptılar, Twitter’dan “Hoş geldin yenge!” dediler… Tabi ilk başta ne dediklerini anlayamadım, ama sonra anlamını öğrenince çok hoşuma gitti, çünkü beni kendi ailelerinin bir parçasıymış gibi kabul ettikleri anlamına geliyordu. Yani beni sadece bir futbolcu eşi olarak görmediklerini, bana saygı duyduklarını ifade ettiler.

Türkiye’ye gelmeden önce sosyal medyada kaç takipçin vardı, geldikten sonra kaç oldu?

Instagram’da sanırım 450 bin civarı vardı, buraya geldikten sonra 528 bine ulaştım. Twitter’da da 50-60 bine yakın bir takipçi artışı oldu. Attığım her tweet, koyduğum her fotoğraf ya da video büyük ilgi görüyor. Türklerin bu kadar sıcakkanlı olduğunu görmek beni şaşırttı.

 

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir